Sene 2008. Gazetecilik hayatımın ilk yılları. Bafraspor cinayeti sonucu Bafra`nın adı bir kez daha olumsuz bir şekilde uluslararası areana. 

O günlerde Basketbol Federasyonu, 12 Dev Adam Basketbol okulları adlı bir organizasyon yapıyor. Ünlü Basketbol yorumcusu ve organizasyon danışmanı İsmet Badem, Çorum`da yapılması planlanan 5. Kuzey Şölenini, Bafra`nın imajını düzeltmek amacı ile Bafra`ya alıyor. 

Kamuoyunda simit cinayeti olarak bilinen cinayetin kötü imajını bertaraf edelim derken, şapka krizi yaşıyoruz. 

Büyük abilerimiz İsmet Badem`i Bafra`da en iyi şekilde ağırlamaya çalışıyor. İsmet Badem son olarak Şehir Kulübünde ağırlanmak isteniyor ama gerçekleşemiyor. Şapkası ile ünlü İsmet Badem, şehir kulübüne şapka ile girdiği için kovuluyor. Ertesi gün serenomi var. İsmet Badem, başına gelenleri Bafra Kaymakamı Bekir Dınkırcı, Bafra Belediye Başkanı Şükrü Neiş ve Bafra Cumhuriyet Başsavcısı Salih Çokal`ın olduğu yerde bir bir anlatıyor ve son olarak da “Siz hocalarınızı kurşunlarla, beni de küfürleriniz ile öldürdünüz. Ben bunu gazeteci arkdaşlara anlattım. Yazmakta serbestsiniz” diyor. 

Peşinden yukarıda yazdığım devlet görevlileri birer birer Bafra adına ondan özür diliyor. O anda orada yoktum. Bir arkadaş telefon ile beni haberdar ediyor. Kapalı spor salonuna gidip, Badem ile videolu röportaj yapıyorum. Peşinden, Bafra`da çok konuşulan yazımı yazıyorum. Yazı içerisinde kovan kişi için “”...kim bu terbiyesiz adam”  ifadesinde bulunuyorum. Kendimce haklıyım. Sözlükte dahi terbiyesiz, toplum kurallarına aykırı davranan kişi olarak geçiyor. 

Zamanın popüler şahsı beni mahkemeye veriyor. Uzun bir mahkeme süreci. Hakim resmen şikayetçileri süründürüyor. Hatta iddianameyi okurken “şapka yüzünden adam mı çıkarılırmış”   diye mırıldanıyor. Ceza almam diye düşünüyorum. Sözlük anlamı ortada, kamuya malolmuş bir kişiyi, gerçek bir olay üzerinden eleştiriyorum, ayrıca basın olarak eleştiri, haber vs. suç unsuru içerse dahi hukuka uygunluk sebebi. Davayı kaybediyorum. 4 ay hapis para cezasına çevriliyor. Verilen ceza temyiz sınırının altında. Yazdık dilekçeyi çıktık hakimin karşısına. Ofladı pufladı, kendi verdiği kararı beğenmeyerek, “yukarısı daha geniş düşünür, gönderelim” dedi ve dilekçeyi kabul etti. 

Yargıtay yıllar sonra kararı onadı. Tam bakmadım belki de temyiz sınırının altında olduğu için usülden bozmuştur. Anlayacağınız ilk sabıkamı o davadan aldım. Yıllar sonra ben bu konuyu neden gündeme getirdim. 

Gel zaman git zaman... 15 Aralık tarihinde basında bir haber çıktı. Haberin başlığı “Yargıtay: 'Terbiyesiz' demek onur ve şerefi rencide etmez” şeklinde. 

O günlerde “bir gün gelecek bu tür yazılara ceza verilmeyecek diyordum. O gün gelmiş... Ben o yazıyı bugün yazsaydım ceza almayacaktım. O gün bugündür ceza alıyorum. Şu an itibari ile 5 sabıkam var. Seri basın suçlusuyum. Aldığım cezaları günü geldiğinde yazacağım. Çünkü o günler gelecek. Örneğin Bir gün, sitede yorum yazan kişinin yorumundan dolayı site sahibinin cezai sorumluluğu yoktur”   denilecek. Son olarak; Bu kadar ceza aldığıma veya davalık olduğuma göre ya ben çok beceriksiz biriyim ya da... 

Ali İhsan Başaloğlu 

İlgili yazılar: Yargıtay: 'Terbiyesiz' demek onur ve şerefi rencide etmez http://www.bafrahaber.com/siz-iki-hocanizi-kursunlarla-oldurdunuz-beni-de-kufurlerinizle-6154.html http://www.bafrahaber.com/kim-yalanci-6195.html