Allah bu millete bir daha bir istiklal marşı yazdırmasın

 Öğrencilerin sabahları okuduğu Andımız ve İstiklal Marşı da zorunlu olmaktan çıkacak.

Milli eğitim şurasını gerçekten kutluyorum. Milli eğitimde tek ve en önemli sorun buydu zaten, geç bile kalındı, Nimet çubukçunun sorunları bulma çözme kapasitesine hayranlığım gün geçtikçe artıyor.


 Okullarımızda hiç sorun yok (!), milli eğitim okullarımıza ayırdığı bütçe yüzünden her yıl velilerle okul yetkilileri birbirlerine giriyor. Bunun önüne sözde geçiliyor icraat yok.


Eğitim her yıl Arap saçı, müfredat değişiklikleri, okullardaki yetersiz eğitimden, dershanelerde, özel derslerde yarış atına dönen çocuklar, bütçeyi doldurmak adına MBE’ nin yaptığı iki saate endekslenmiş sinir bozucu sınavlar.

Burada sıralamayacağım hepsini, bildiğiniz şeyleri tekrar yazıp sizi de germek istemiyorum.

Aslında eğitimde sorunlarımız yok, en önemli sorunumuz haftada iki kez okunan istiklal marşımızdı.

Andımızda zaten bir milli eğitim müdürü tarafından ırkçılık olarak yazılmıştı, Nimet çubukçu daha güzel evrensel bir andımız yazabilir aslında (!), kendiside verdiği bir röportajda söylemiş bunu. Yenidünya düzenine  (İLLUMİNATİ) girmemiz şart, Vatan millet kavramlarımızdan arınmazsak bu düzenin içine giremeyiz. Atatürk ve değerlerini yavaş yavaş kaybettiğimizin farkındayız, tıpkı Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi Allah bu vatana yeni istiklal marşı yazılacak günleri nasip etmesin. İstiklal marşı nasıl yazılmış bir daha hatırlamaya ne dersiniz.

 

Elleri üşüyordu. Ama yüreği sımsıcaktı. O günlerde büyük bir maddi sıkıntı içindeydi. Ankara’nın soğuğunda ceketle gezerdi. Paltosu yoktu. Çok soğuk günlerde arkadaşı Şefik Kolaylı’nın muşambasını ödünç alarak giyerdi. 7 Kasım 1920’de gazetelerde yer alan bir ilan gördü. Genel Kurmay Başkanlığı’nın isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği ilanda bir istiklâl marşı yarışması açıldığı ve bu marş için 500 lira para ödülü konulduğu bildiriliyordu. O zamanlar için çok büyük bir para olan bu ödülle neler alınmazdı ki… Dönemin en güçlü şairlerinden biri olan Mehmet Akif bu ilanla hiç ilgilenmedi.

Yarışmaya 724 şiir katıldı. Fakat hiçbirisi istenilen nitelikte bulunmadı. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrı över ve arkadaşları Mehmet Akif’e başvurdular. Akif ise millet için yapılacak bu işi para için yapamayacağını belirterek başvuruyu geri çevirdi. Bunun üzerine Hamdullah Suphi Bey kendisinin yarışma dışında tutulacağı sözünü vererek yarışmaya katılmasını rica etti. Ve Mehmet Akif İstiklâl marşı’nı yazmaya başladı. Ankara’da gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında Taceddin Dergâhı’nın duvarlarına kazıdı. Her kelimesine yüzlerce vatan evladının canını feda ettiği özgürlük marşımız Akif’in kalemiyle en güzel ifade tarzını buldu. 17 Şubat 1921’de Sebülirreşad dergisinde yayımlandı.


1 Mart 1921’de Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrı över TBMM’de, insanların ancak kendi eserlerinden esirgemeyecekleri bir sesle okudu Akif’in şiirini. Okunurken şiddetli alkışlarla defalarca kesildi, ruhları bir heyecan sardı.


12 Mart 1921’de dört defa okunup ayakta alkışlanmış, meclisi bir coşku tufanı kaplamıştı. Alkışlarla meclis inlerken Mehmet Akif mahcubiyetinden başını kolları arsına alarak, sıranın üzerine yumuldu. Mecliste duramayıp dışarı çıktı. Milleti için yaptığı bu işte alkışlarla gurur duyma ücretini bile çok gördü kendine. Akif’in şiiri,12 Mart 1921’de meclis tarafından milli marş olarak kabul edildi.


Verilen ödülü kabul etmemesi o zaman bazı kimselerce tuhaf karşılandı ama o bunlara aldırmadı.


Hala üşüyordu. Yine arkadaşından aldığı ödünç paltoyu giyiyordu. Bir gün Şefik Bey ona:


_ “Şu mükâfatı reddetmeyip bir palto alsan olmaz mıydı`” diyecek oldu. Mehmet Akif böyle konuştuğu için tam iki ay Şefik Bey’le hiç konuşmadı. Artık Ankara’nın çok soğuk günlerinde de ceketle dolaşıyordu.


Mehmet Akif’in ölümünden kısa bir süre önce Hakkı Tarık Us’un da aralarında bulunduğu misafirler, Akif’i ziyarete gelmişlerdi. Akif, bitkin bir durumda olduğu için yatağına uzanmıştı. Söz İstiklâl Marşı’na intikal etmiş ve misafirlerden biri:


- Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı` demişti:


Bitap bir halde yatan Mehmet Âkif, birdenbire başını kaldırdı ve kesin bir cevap verdi:


-Allah, bir daha bu Millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!...


Evet, Allah Teâlâ, bu Milleti bir daha İstiklâl Marşı yazmaya mecbur etmesin ve bu Milletin istiklâl ve hürriyetini tehlikeye düşürmesin.


Merhum Akif, bu eseri Türk Milleti’ne ve Kahraman Ordumuza hediye etmişti. Bundan dolayı eseri SAFAHAT’A almak istemiyordu. Vefatından sonra tam metin, yani on kıta olarak Safahat’ta neşredildi.


Elleri üşüyen ama yüreğinde vatan ve millet aşkından kocaman bir alev barındıran bu büyük insan, Türk bayrağı dalgalandıkça bu millet var oldukça unutulmayacak, kalplerde yaşayacaktır.
                                   sevgiyle kalın

  • BafraHaber Yorum
  • Allah bu millete bir daha bir istiklal marşı yazdırmasın içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0