Bafra Kızlar Kalesi

<p>Sadece Bafra tarihi hakkında bilgi edinmek istediğinizde çok az sayıda derlenmiş kitaplara ulaşıyorsunuz,' söz uçar yazı kalır 'sözü pek dikkate alınmamış, ya da üzerine düşülüp derli toplu bilgiler kayda alınmamış. Geçmiş tarihte yaşanan ortak acılarda buna etken olabilir, ama Bafra, yazıda da göreceğiniz gibi acıda olsa keşfedilmesi gereken o kadar değerlere sahip ki. </p> <p>Bafra haberde okumuşsunuzdur ya da gözünüzden kaçmış olabilir Bafra Kızlar Kalesi keşfedilmeyi bekliyor haberi. Pek çoğunuz gibi bende ilk defa duydum Bafra, da kızlar kalesi olduğunu ve araştırdım, adının veriliş sebebi çok acıda olsa, benim gibi merak edenlerle paylaşmak istedim.</p> <p>Aslında her şey 15 Eylül 1656 yılında başlar...  Bu günden sonra Osmanlı İmparatorluğu`nda yaşayan Rumlara ve özellikle de Pontus (Karadeniz) Rumları`na yönelik dillerine, dinlerine, varlıklarına yönelik baskı ve zulmün kapıları sonuna kadar açılır... O gün Osmanlı`nın kendi tarihini değiştirmek için attığı önemli bir adımın gerçekleştiği gündür. Köprülü Mehmet Paşa`nın sadrazamlığının ilk günü... Padişah IV. Mehmet (1) 15 yaşındadır ve etrafı taht kavgalarıyla sarılıdır...</p> <p>Ancak o günü ve sonraki dönemde Rumlara, Pontus Rumları`na etkilerini anlamak için Osmanlı devletinin yönetimine de kısaca göz atmak gerekir... Bu dönemde devlet yönetiminde Avcı Mehmet`in babaannesi Kösem Sultan ile annesi Turhan Sultan arasında büyük bir rekabet vardır... Bu rekabet, Kösem Sultan`ın 1651 yılında Turhan Sultan`ın adamları tarafından öldürülmesiyle son bulur. Ancak bu zaman süresince sadece 10 yıl gibi kısa bir sürede sadrazamlık 17 kez el değiştirir... Osmanlı`nın sürekli kan kaybediyor olmasını durdurmak isteyen Mimar Kasım Ağa ve Turhan Sultan 14 Eylül 1656`da yetmiş yaşındaki Köprülü Mehmet Paşa`ya sadrazamlık için öneri götürür.</p> <p>Köprülü Mehmet Paşa sadrazamlığı bir takım şartları onaylanırsa kabul edeceğini söyler. Şartları şunlardır:</p> <p>- Raporları geri çevrilmeyecek.<br /> - Yapacağı, atama, rütbe ve azillere hiç kimse karışmayacak.<br /> - Kendisi hakkında bir şikayet olduğu zaman padişah kendisini dinlemeden karar vermeyecek.<br /> - Sarayda hiç kimse devlet işlerine karışmayacaktı.</p> <p>Köprülüler Dönemi (1656 ”“ 1683)</p> <p>Şartları kabul edilir... Ertesi gün Osmanlı`da yeni bir dönem başlar...</p> <p>15 Eylül 1656 tarihinde sadrazam koltuğuna oturan Köprülü Mehmet Paşa`nın ölmesiyle Sadrazamlığı oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa devralır... 31 Ekim 1661`den 3 Kasım 1676`ya kadar Sadrazam koltuğunda kalan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa`nın ölümünün ardından bu defa damadı Kara Mustafa Paşa 15 Aralık 1683 tarihine kadar sadrazamlık yapar...</p> <p>1656 yılından 1683 yılına kadar süren ve Osmanlı`da yaşayan azınlıklar özellikle de Rumlar açısından ”Ëœİslamlaştırma baskısı ve katliamlarla dolu` geçen bu dönem Köprülüler dönemi diye de adlandırılır...</p> <p> Osmanlı`nın Pontus`la (Karadeniz) İmtihanı</p> <p>Padişahın mülkü sayılan bütün topraklarda kayıtsız şartsız iktidar olmak ve sömürüyü devam ettirmek için o toprakların imparatorluk sınırları içinde olması yeterli değildir. Yönetim anlayışı, buralarda yaşayan insanların kültürel değerleri, alışkanlıkları değiştirilmedikçe imparatorluk sömürü sisteminin sürdürülemeyeceği üzerine strateji geliştirir. Bunda biraz da artık eskisi gibi toprakları işgal edip elde edilen ganimetlerle iktidarı sürdürme döneminin geçmesinin de payı vardır...</p> <p>Bu stratejinin geliştiği dönemde, Pontus da çoğunluğunu Rumların oluşturduğu yapısıyla sorun olmaya devam eder. Kendisi de Amasyalı olan, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa`nın damadı Sadrazam Kara Mustafa Paşa, daha önce Köprülü Mehmet Paşa`nın yaptığı gibi Pontus`ta baskılarını sürdürür.</p> <p>Ama akıllara durgunluk veren baskı adımı 1670`de gelir, Rumca konuşmak yasaklanır... Rumca konuşanların ölümle cezalandırılacağı duyurulur. Bununla da yetinilmez, Osmanlı askerleri ve muhbirleri çarşı pazar, Rumca konuşanların izini sürer.</p> <p>Rumca konuşurken yakalanan kadınların ve çocukların dilleri kesilir, erkekler ise idam edilir. 8 ila 15 yaş arasındaki çocuklar, ailelerinin elinden zorla alınarak (Türkçe konuşmaları ve Müslüman olarak yaşamaları için) bilinmeyen yerlere götürülür. (5)</p> <p>Bafra Kızlar Kalesi Direnişi</p> <p>Yine de Osmanlı`nın bütün baskılarına rağmen insanlar dillerinden, özlerinden vazgeçmek istemez... Rumca konuşmayı sürdürürler...</p> <p> Bundan tam 334 yıl önce burada yaşanmış olan büyük direniştir.</p> <p>Pontoslu Rumların tarihindeki en önemli direnişlerden biri gerçekleşir bu kalede. Ve bu yüzden devlet, bu kaleye karşı sessiz, sedasız ve ilgisizdir.</p> <p>Direnişe yol açan olaylar, Osmanlı`nın bütün yasaklamalarına, cezalandırmalarına rağmen Pontosluların Rumca konuşmaktan vazgeçmemesinden kaynaklanır.</p> <p>Özellikle Bafra`da Osmanlı`nın iktidarından dahi söz edilemez...</p> <p>Bu yüzden 1680 yılında Osmanlı beylerinden Hasan Ali Bey, Sadrazam Kara Mustafa Paşa`nın emriyle Bafra`yı kuşatır. Amaç sadece buradaki iktidar boşluğunu ortadan kaldırmak değil, aynı zamandan bölgenin diğer yerlerinde de direnen Rumlara gözdağı vermektir. Yüzlerce Bafralı kılıçtan geçirilir, günler süren direnişin ardından 1500 kadın ve çocuk Bafra Kızlar Kalesi`ne sığınır.</p> <p>Direniş kaleye sıçramıştır... Kuşatma uzun sürer... Bu süre sonra askerler kaleye girmeyi başardığında kızlar kendilerini kaleden aşağı atarak, onlara teslim olmaktansa ölmeyi yeğler. Maliyaris Yayınları tarafından Rumca yayınlanmış Pontus Rum Ansiklopedisi`nde bu direniş esnasında 30 kadının kendini kaleden attığı yazar.</p> <p>Genç kadınların teslim olmaktansa ölmeyi tercih ettiği bu destansı direnişin ardından Osmanlı, Rumlarla bu şekilde başa çıkamayacağını anlar ve geri çekilir. İşte o günden beri bu kaleye Kızlar Kalesi denir.</p> <p>Ya Dilinizi Ya Dininizi...</p> <p>Osmanlı bu olayların ardından yeni bir yöntem üretir... Ve Padişah`ın imzasıyla çıkarılan bir ferman ile Pontuslu Rumlara “Ya Dininizi Ya Dilinizi Değiştireceksiniz”  emri yollanır.</p> <p>İşte bu ferman Pontus`un da kaderini bugüne kadar belirleyen önemli bir özellik taşır. Bu ferman sonrasında Batı Pontus”Ëœta (Samsun, Giresun, Tokat, Ordu, Amasya) yaşayan Rumlar, Ortodoks Hristiyan olarak dinlerini sürdürmeyi, dillerini değiştirip Türkçe konuşmayı kabul ederler.</p> <p>Doğu Pontus”Ëœta (Trabzon, Rize, Gümüşhane) yaşayan Rumlar ise tam tersine Rumca konuşmayı sürdürmeyi, dinlerini değiştirip Müslüman olarak yaşamayı kabul eder. Ancak ileriki yıllarda anlaşılacağı üzerine Doğu Pontusluların bir kısmı dışarıya Müslüman görünürken,  gizli Hristiyan olarak dinlerini de devam ettirir.</p> <p> Kaynaklar:</p> <p>Mustafa Nuri Paşa, Netayic Ül-Vukuat Kurumları ve Örgütleriyle Osmanlı Tarihi II. Cilt, Türk Tarih Kurumu Yayınları, İstanbul 1992, 3. Basım, Sayfa 68</p> <p>Osmanlı Tarihi, Mehmet Maksutoğlu, Ensar Neşriyat, Aralık 2009, Sayfa 338</p> <p>Pontos Rum Ansiklopedisi 6. Cilt, Maliyaris Yayınları, 1992, Sayfa 163-164.</p> <p>Sevgiyle Kalın</p> <p>Gonca Cezayirli</p> <p> </p>
  • BafraHaber Yorum
  • Bafra Kızlar Kalesi içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 2
User defaultYorum Id: 112683
11 Şubat 2021
00:04
  • Yorum Id: 112683
  • 11 Şubat 2021
  • 00:04

Yazdım âmâ gözükmüyor.

User defaultYorum Id: 112682
11 Şubat 2021
00:02
  • Yorum Id: 112682
  • 11 Şubat 2021
  • 00:02

Zorlama ve uydurma bir haber olduğu düşüncesindeyim. bu dönem celali isyanlaŕı var. mübadille 1923 de iskeçe/yeniköy den mübadil gelen âilem haftaya iskan edilmiş. demek ki, rum ve hırıstiyan varmış ki, o bölgeye iskan edilmişiz. bu uyduruk haberleri ab ve abdnin ajanları, yerli işbirlikçileri yayıyor. pontus kurma hevesindeler. tarih kurumu da devşirildiği için yalan ve saptırılmış yayın yapabiliyor. kısacası, lozan'i delmek istiyorlar.