Tevazu Kendimizi Kendimize Kazandırır

“Tevazu erdemdir” dilimizdeki en güzel sözlerden biri. Bu güzel sözü kim bilir atalarımız, insanların kendilerini makamlarından veya bulundukları konumlarından dolayı Kaf Dağı'nda görmesin, egolarına tutsak olmadan, kendi kendileriyle barışık, toplumla barışık yaşayabilsinler diye söylemişlerdir. Ve yine Mevlana: "Bahar gelmekle bir taş yeşerir mi? Toprak gibi mütevazı ol ki senden renk renk güller ve çiçekler yetişsin." buyurmuş. Ayet-İ Kerim'de de tevazu için: İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz." buyrulmuş. Bir Tibet sözünde ise: "Niteliklerin suyu, gurur kayasının üzerinde barınamaz, aksine alçakgönüllülük, toprağın üzerine bırakılmış, iyi nitelikler yağmuruyla dolmaya hazır bir tas gibidir." şeklinde yorumlanmış.

Tevazu insanı güzelleştiren, insanın kendini kendine kazandıran, kulluğu olgunlaştıran, ahlâka kıvam veren, insanı kendisiyle, toplumla barışık kılan, toplumsal ahengin en önemli hasletlerinden ve mutluluğun bileşenlerinden biridir. Hayatın zorluklarıyla baş etmektir, hayattan keyif almaktır, detaylara özen göstermektir tevazu. Başarının ölçüsü ve ödülü de tevazudur. Tevazuyla donanımlı kişiler, meyve dolu dalları yere eğilmiş ağaçlara benzerler. Kendini beğenmiş kişiye gelince ise o, dallarını gururla yukarı kaldırmış çıplak ağaçlara benzer. Eee! Boşuna:"Boş başak dimdik durur, olgun başak eğilir."dememişler atalarımız.

Mütevazı kişi asla kimseye tepeden bakmaz. Kibirli kişi ise, gerçek olmayan var gibi görünen hayallerle beslenir, ama sürekli gerçeğin duvarına çarpar, kendinin kendinden beklediklerini gerçekleştirecek potansiyelde olmadığının farkına vardığında kendinden bile nefret edecek hale geldiği gibi, bir iç boşluk içinde hisseder kendini. Başkalarının kusurlarını daha sert bir biçimde yargılar. Birçoğumuzun bildiği şu hikâyedeki gibi, "Bir adam sürekli olarak çocuğuna "Sen adam olamazsın." dermiş. Çocuk büyüyüp, bir yere vali olunca görevlilerine: "Filanca köyde falanca isimli bir adam var. Onu bana getirin."demiş. Adamı getirmişler, babasıymış adam. Babasına "Bak gördün mü baba? Bana adam olamazsın demiştin ama ben vali oldum buraya."demiş. Babası da,"Oğlum, ben sana vali olamazsın demedim ki ben sana adam olamazsın dedim. Hala adam olamadığın da beni ayağına kadar getirtmenden belli." diyerek onun kibrini yüzüne vurmuş.

İşte böyle... Hangi yüksek makamda olursa olsun insan, tevazu yoksa makam artı değer katmaz insana. İnsan ne kadar yükselirse, gönlü o kadar alçalmalıdır. Ne mevki ne makam tanır musalla taşı, hoca er kişi niyetine cenaze namazına başlayınca. Gün gelip de bu dünyadan ayrılma zamanı geldiğinde kefenimiz ve varsa tevazuumuzla gideceğiz. Kazanmak gerek tevazuyu.

Tevazu öyle hemen kolayca kazanılacak bir durum değildir. Ulaşılması kolay bir hedef değildir, satın alınacak bir meta hiç değildir. Çok değerlidir ama onun oluş süreci, olgunlaşma süreci de o kadar zordur. Büyük bir sabrın, büyük bir çabanın, büyük bir çilenin sonunda gerçekleşen bir olgu. Belki de bir ömür boyu süren gayretin sonunda elde edilen bir meyve.

Şeyhinin tekkesinde kırk yıl düzgün odun taşıyan Yunus, Yunus olur muydu, sabrı, gayreti olmasaydı, yaratılışın amacını bilmeseydi. Biliyordu ki ahlâkta kısa yolda sonuca ulaşılamazdı. Bu yüzden sürece sabretmeyenlerin tevazu gibi bir sonuca ulaşması da mümkün olamaz. Oluş sürecinin basamakları tek tek çıkılmadan ahlâki değerlere ulaşılamaz. Ne demiş Mevlana: "Hamdım, piştim, yandım."

Bu uzun yolculukta ego olmamalı hayatımıza, Ego varsa tevâzu yoktur. Her zaman ayrıcılıktır ego. Onu da içimizden söküp atmak, tuzaklarına düşmemek, ondan etkilenmemek de uzun bir emek ister. Ama akıl ve kalp birlikteliğiyle insanın insan olma sürecinde alamayacağı mesafe yoktur.

Kalın mütevazı, güneş açsın kalbinizde, kibriniz sabahın sisi gibi dağılıp gitsin.

Sevgi, saygı ve Selamlarımla...

Kevser Topyıldız Küçük

5 Kasım 2018

  • BafraHaber Yorum
  • Tevazu Kendimizi Kendimize Kazandırır içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0