Ramazan`da Çocuk Olmak (II)

Genellikle yemeklerden konuşur, sık sık saate bakar, iftara ne kadar zaman kaldığını kontrol ederdik. Saatin ibre ve yelkovanıyla birlikte yüreklerimiz de atar, iftar vaktine ayarlanırdı. İftar zamanı yaklaştıkça yüreğimizi büyük bir sevinç ve coşku kaplar, o zaman dilimini, adeta iple çekerdik. İftar yaparken, akşama kadar büyük bir sabır ve metanetle uzak durduğumuz yemek ve suya kavuşmanın sevinci ile Yüce Yaratanın sevgisini kazanmanın manevi hazzını iliklerime kadar hissederdim. Ramazan, soframıza, hayatımıza ve hayatın akışı içinde gidip gelen hadiselere, dahası yüreklerimize yepyeni bir soluk ve bambaşka bir vizyon getirirdi. Belki o günlerde bunu dile getiremiyordum, ama sanki ötelerin sesini yüreğimde duyar gibiydim. Bugün, insan olarak o sesi işitmeye ne kadar da çok ihtiyacımız var!

 

Bu arada iftar ve sahura bir başka renk katan şey de pilli radyomuzdu. Adını o dönemde henüz bilmesem de, beni en çok etkileyen şey radyodan dinlediğim ney idi. Yanık ve içli sesiyle alıp götürürdü beni tılsımlı bir dünyaya. Bu bakımdan Ramazan biraz da benim için ney veya ney dinletisi demekti. Nerede işitirsem işiteyim, işittiğim her ney sesi bana önce cenneti, ilahi olanı, derinleri ve öteleri hatırlatırdı. Belki de, o dönemlerde dini programlar sadece Cuma günleri ile Ramazan’da yapıldığı için neyi, din ve maneviyatla birlikte düşünmüşümdür. O sesin çoğu defa aslında bir radyodan geldiğini unutur, sanki bu dünyanın dışında başka bir dünyadan gelmiş olduğunu düşünürdüm. Nağmelerin iniltisi ve ritmin akışı içinde sürüklenir, benliğimden boşanarak bir kuş gibi sanki bir cennetten kalkıp başka bir cennete konardım. Bir çocuk olmama rağmen çocukça metafizik bir patlama yaşar, dağların ve tepelerin ötesine, ufkun üstüne, yıldızların koynuna uçar, onlarla arkadaş olurdum.

 

İftarı büyük bir sabırla beklemek, iple çekmek, sahura kalkmak, iftar ve sahuru hak etmek, onların manevi ikliminden ciğerlerimize hava doldurmak imrenilecek kadar güzel ve soylu bir tavırdı. Uzak olmasına rağmen fenerle gece karanlığında ıssız ormanlardan geçerek teravih namazı kılmak için camiye gitmek ruhlarımızı özgürleştirir, yüreklerimizi tazeler, ıssız çöllerde yol alan kervanlar gibi ruhlarımızı ve bedenlerimizi yollara ve dağlara yoldaş eylerdik. Gecenin ayazı, ılık ılık esen yaz rüzgârları saçlarımızı okşar, çağıldayan dereler hep yüreklerimizde akardı. Sadık dostumuz, köpeğimiz nereye gidersek gidelim bize eşlik ederdi. Gece veya gündüz fark etmez, onun yanımızda olması bana büyük bir güven ve cesaret vermiştir hep.

 

Yalnızlıktan, çaresizlikten, dert ve ızdıraplardan Ramazan’a sığınmak, orada benliğinizi kanatan yaralara derman olabilecek bir şeyler aramak. Ya da dertlerinizi depreştirecek, sizi dertlerin ve acıların mağarasına, tam ortasına çekerek dermanı dertlerde bulabilecek bir ruh iklimine yolculuk yapmak. Rabbinizle sizin dışınızda izin vermediğiniz takdirde kimsenin girmediği, giremediği yüreğinizi mesken edinmek, onunla baş başa kalmak, derinlere inmek, yüreğinizin sesini duymak, atışlarını bihakkın idrak etmek, ne onurlu ve soylu bir tutumdur! Bundan dolayı böylesi bir tavır, kirlenmemiş çocuksu yüreklere çok yakışıyor. Ramazan ve tabii ki, oruç, yürek atışlarını kaybetmemiş çocuksu ruhlarda derin bir yankıya, içli bir sedaya dönüşebilir. Suya attığımız küçük bir taşın oluşturduğu ve daireler çizerek genişleyen halkalar gibi oruç da masumiyetini henüz kaybetmemiş yüreklerin derinliklerinde büyür, depreme ve sarsıntıya yol açar.

 

Ramazanın sona yaklaşması ve nihayet bitmesi çocuksu yüreklerimizde büyük bir burukluk ve hüzün oluştururdu. Bu, çok sevdiğimiz ve saydığımız, belki dört-beş yılda bir gördüğümüz bir tanıdığımızın/akrabamızın bir ay boyunca bize misafir olup sonra bize veda etmesi gibi bir şeydi. Fakat bayramla birlikte, hüzün yerini mutluluğa ve sükûnete bırakırdı. Ancak bayram sonrası bize bambaşka çocukluk yaşatan Ramazan ayının sıcaklığını, zengin iklimini, ney sesini, iftarın olduğunu bize hatırlatan ezanı veya boru sesini arar, içimde birkaç gün devam eden bir burukluk ve acı hissederdim. Ramazan giderken yüreğimi de alıp götürür, sanki içimden bir şeyler kopardı.

 

  • BafraHaber Yorum
  • Ramazan`da Çocuk Olmak (II) içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0