Okuma `Eylemi`nin Serüvene Dönüşmesi (II)

Hayatım boyunca kitaplar, hep yoldaşım, sırdaşım, dostum ve arkadaşım olmuştur. Kitap okumak, bir tutkudur. İnsanlar, ne olursa olsun, tutkularından ve hobilerinden kolay kolay vazgeçemezler. Müdavimleri için kitap, her zaman sırlarını size açan, sizinle konuşan, sizinle ağlayan, sizinle gülen ve sizinle hüzünlenen samimi bir dosttur. Okur, kitaba ne kadar içten ve samimi yaklaşırsa, o da ona o kadar samimi yaklaşır ve kapılarını, sırlarını açar. Kendisini kitaba vermeyen, okudukları üzerinde düşünmeyen, kritik yapmayan, samimiyetsiz okura kitap hiçbir zaman sırlarını açmayacak ve herhangi bir şey vermeyecektir. Zaman içersinde veya okuma eylemi belli bir düzeyin üstüne çıktığında kitap, insanın gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı ve işiten kulağı olmaya başlar. Deyim yerindeyse, bir tutkuya dönüşür. Bu da okuma eylemini kalıcı ve etkili bir eyleme dönüştürür.

 

Kitap okumak, başlı başına bir serüven ve bir maceradır. Onlar bizi, meçhul zamanlara ve mekânlara götürür, ilk defa göreceğimiz diyarları doya doya yaşama imkânı sunar. Belki gerçek hayatta hiçbir zaman görmediğimiz veya çok az tadabildiğimiz güzellikleri onlar sayesinde görme ve tatma imkânı buluruz. İyi kurgulanmış, insanın nabzını tutmasını bilen masallar, hikâyeler ve romanlar böyledir. Elbette ki, insan sadece bir macera yaşamak için kitap okumaz, ama kitabın bize yaşattığı ve yaşatacağı maceraları da küçümsememek gerekir. Onların da hayatta işgal ettiği ve kişiliğimizin oluşumunda önemli bir yeri vardır. İşte bu macera duygusu okuma eylemini dinamik ve keyifli hale getirir.

 

Sığınaklar, savaş, deprem ve sel gibi büyük felaketlerden korunmak için insanların geçici barınaklarıdır. Çocukluğumdan beri kitaplar, kendisine sığındığım, belki kaçmak zorunda olduğum bir sığınak olmuştur. Hayatta yalnızlıktan, sıkıntıdan, insanların samimiyetsizliğinden, incitici söz ve tutumlarından kaçarak kitapların sıcak ve samimi dünyasına sığınır insan. Orada ruhunu teselli edebilecek bir merhamet eli arar. Kitapların bir kısmında bu el hep vardır ve dostlarına daima açıktır.  Bu yüzden, böyle bir okur kitabı, kitap da okuru iyi tanır.

 

Kitapların bize sunduğu dünya, genelde, yaşadığımız dünyadan epeyce farklılık arz eder. Orada daha bakir, daha temiz, daha mümbit bir dünya, daha anlayışlı ve daha erdemli karakterler vardır. Kitapların bir kısmı olanı değil, olması gerekeni, ideal olanı yazar. Bir kısmı ise, hayatın gerçekliğini, inişlerini ve çıkışlarını, aşkları ve ihanetleriyle hayatımızı bütün açıklığıyla gözler önüne serer. Bazen kitaplarda karşılaştığımız sıra dışı bilge karakterlere benzer kişilikler arar gözlerimiz dış dünyada.  Çoğu kez onların temiz ve soylu özlerini yansıtacak birilerini göremeyince hüzne kapılırız. Bu konudaki bilgilerin ütopyadan ibaret olduğunu düşünürüz.  

 

Kitap okumak, özgür olmaktır. Çünkü kitap, kafamızda ve yüreklerimizde var olan, ciddi bir altyapısı olmayan duygu ve düşünceleri, klişeleri, sloganik sözleri, beylik bir tabirle, “tabu”ları yıkar. Kitap, en büyük put kırıcı ve en sarsıcı tabu yıkıcıdır. Zihnimizin açılmasına, açımlanmasına, yüreklerimizin genişlemesine zemin hazırlar. Bizi oldukça sığ ve dar bir alandan alarak çok daha geniş ve çok daha renkli bir dünyaya götürür. Bize içinde yaşadığımız dünyada neler olup bittiğine dair sahici değerlendirme ve kritik yapma imkânı sunar. Hayatın sadece bizim yaşadıklarımızdan ibaret olmadığını, başka renklerin, başka yüzlerin, başka iklimlerin ve başka coğrafyaların da var olduğunu anlatır. Önemli ölçüde onlar sayesinde kabuğumuzu kırar, silkinir ve üzerimizdeki tozları atarız. Kendimize gelir, kendimiz olur ve özümüze döneriz.

 

Nitelikli kitaplar, birer dalgakırandır. İnsan hayatıyla gemiler arasında birçok ortak nokta vardır ve kaderleri büyük ölçüde birbirine benzemektedir. İnsan da hayatında büyük dalgalar, fırtınalar ve akıntılarla karşı karşıya gelir. Bu yüzden, onun da dalgakıranlara, pusulalara ve deniz fenerlerine daima ihtiyacı vardır. İşte bu ihtiyacı karşılayan ve yeri asla başka bir şekilde doldurulamayan şey, kitaplar ve onların bize sunduğu dünyadır.

 

Nitelikli kitaplar, aklımızı ve ruhumuzu besler. Aklı, daha dinamik ve işlevsel hale getirmek; ruhu geliştirmek, genişletmek ve derinleştirmek için kitap paha biçilmez bir hazinedir. Aklı ve yüreği birlikte, koordineli bir biçimde çalıştırmak için kitapların dünyasına girmek bir zorunluluktur. Hayattaki sorunların üstesinden gelmek, onlara daha kolay ve daha kalıcı çözümler üretmek, toplum ve insanlık için yeni projeler geliştirmek tek başına akıl yetisiyle olmaz; kalbe, kalbin düşünmesine ve sesine de ihtiyacımız vardır. Bu iki yeti birlikte ve eşgüdümlü olarak çalıştığında insan hayatı daha güzel, daha zengin ve çok daha rahat olacaktır. Bilgisayarlara ve elektronik ortamlara inat, kitabın yerini ve değerini hiçbir şeyin tutamayacağını, onun tartışılmaz bir yeri olduğunu düşünenlerdenim. Bunu kitapları kutsallaştırmak için değil, bir tespit olarak söylüyorum.

 

 

  • BafraHaber Yorum
  • Okuma `Eylemi`nin Serüvene Dönüşmesi (II) içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0