Çocuklar Büyürken

"İlk canavarlarımız aslında anne ve babalarımızdan başkası değil. Bir çocuk için bir yetişkin "dev" gibi görünüyorsa eğer bu dev çok sevimli, tatlı, besleyici olabildiği gibi çok hoyrat, yıkıcı, kısıtlayıcı da olabilir." diyor Mitolist ve Yazar Joseph Compbell. ve yine pedogoglar diyorlar ki: "Problemli çocuk yoktur, problemli anne ve babalar vardır.

O küçücük bedenler annelerinin ve babalarının kucağına ilk yerleştikleri andan itibaren emek isterler. Onları sadece besleyip büyütmekle bitmiyor anne babaların görevleri. Bebeklikten birey olmaya giden süreç içinde yaşadıklarını, çevresinden aldıklarını ve bütün bunları kendisinde özümseyerek kullanmasını da öğretmek gerek onlara. Sevgiyi vermek gerek, takdir etmek gerek, güven duygusunu vermek gerek.

Güçlü kimliklere sahip çocuklar, güçlü kimliklere sahip anne ve babaların yetiştirdikleri çocuklardır. Anne ve babada olanı alır çocuk, kendilerini her ortaya koyuşlarında anne ve babaları vardır aslında. Çocuk, anne ve babanın yine anne ve babaya bıraktığı eseridir. Ve o eserde kendilerini görürler anne ve babalar, kötü yanlarını da iyi yanlarını da görürler.

Harika şeylerdir çocuklarımız ama bedenleri ve zihinleri büyürken yaramazlık yapmak isterler, ağlamak isterler, saldırmak isterler. Bu sebepten bazen annelerden şikâyetler gelir: "Çocuğum hiperaktif, durduğu yerde durmuyor, evde koltukların üzerinde oradan oraya atlıyor." diye. Çocuk bu tırmanacak da, çizecek de, karalayacak da, dökecek de, kıracak da ve zamanı geldiğinde öğrenecek bunları yapmaması gerektiğini.

Yeter ki onların tek oyuncağı tablet, cep telefonu, bilgisayar ve onların içindeki sanal oyunlar olmasın. Onlar da çevredeki, doğadaki güzellikleri fark edebilsin. Bu güzellikleri fark etmeyip elinden tableti ve bilgisayarı düşürmüyorsa yüksek düzeyde zekâsının olması çok mu önemli?  Bence değil. Çünkü bu çocuklar hayata hiçbir değer katamazlar, ne kadar zeki ve akıllı olurlarsa olsunlar. Ve bir çocuk zekâsını sadece tahta başında ve sınıfta da geliştiremez ne kadar bir donanımlı bir okulda okusa da.

Çocuk hayat gücünü ve enerjisini doğadan ve çevreden alır. Bir düşünsenize doğadan taklit almamış teknoloji var mıdır yeryüzünde. Kuş uçmasını izlemeyen bir çocuğun uçak yapması, balığın yüzmesini izlemeyen bir çocuğun denizaltı yapması mümkün müdür? 

Yine çocuk hayat gücünü çevresindeki sevdiklerinden alır. Sevdikleriyle büyümeli çocuk. Hayatı onlardan öğrenmeli. İstiklal Marşımızı duyduğunda saygı duruşunda bulunmayı öğrenmeli, otobüslerde ve tramvaylarda yaşlı teyze ve amcalara yer vermeyi öğrenmeli, değerlere değer vermeyi öğrenmeli.

Sokakta oynamalı, ekip kurabilmeli, takım kurabilmeyi öğrenmeli. Bu şekilde büyürse çocuk başarıyı da kolay yakalayacaktır. Çünkü bu oyunlarla belki tartışacaklar çocuklar ama birbirlerine bir şeyler anlatarak problem çözme yeteneklerini geliştireceklerdir. Bilgisayarların ve tabletlerin başında öğrenilmez bunlar. Hayatı sanal ortamda öğrenirse çocuklar, bir şey olamazlar. Olsalar da eksik olurlar. Okulları bitirebilirler, diplomaları alırlar ama hayatlarında başarı hikâyeleri olabilir mi? "Benim çocukluğum muhteşem bir hazineydi." diyebilirler mi çocuklarına bizim şimdi söylediğimiz gibi?

Çocuklar masal ve hikâyesiz de büyümesinler. Bir nesilden diğerine, bir kültürden diğerine masallarla anlatılır hayat. Masal ve hikâyeler onları hayal dünyasında gezdirir, hayallerini geliştirir. Öğretmenliğimi icra ettiğim yıllarda, öğrencilerime hikâye ve roman okumanın faydaları üzerinde çok dururdum. Önerdiğim bazı romanların filmlerini ve dizilerini izlediklerini ve okumaya gerek kalmadan hayata dair alabileceklerini aldıklarını söylerlerdi bana öğrencilerim. Ben de onlara derdim ki: Görsel ile okumak arasında çok fark vardır. Örneğin romanda bir yer tasviri vardır, ekranda yönetmenin hayalindeki tasvirdir o. Oysa sen farklı düşünerek, farklı kurgulayarak çizersin o tasvirin resmini, yönetmenin hayaline esir kalmamış olursunuz." derdim. 

Kızlarımdan bir tanesi okul öncesi öğretmeni. Bir çocuğun zihinsel gelişiminin 0-6 yaş arasında olduğunu söyler. İşte bu yüzden çocuklarımıza küçük yaşlarda masal okumak, masal anlatmak önemlidir. Öyle masallar anlatalım ki onlara merhamet, vicdan, ahlak, adalet ve yardım duyguları gelişsin. Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, paylaşmayı, dostluğu öğrensinler. Hep iyiler kazansın, iyiler mutlu olsun masallarında. O yaşlarda öğreniyor çocuk bu duyguları. 6 yaşına kadar ne öğrettiysen 60 yaşında da karşılaştığın insan odur.

Çocuklarımızın gülüşleri eksik olmasın dileğimle...

Sevgi, saygı ve selamlarımla...

Kevser Küçük Topyıldız
23 Nisan 2018

  • BafraHaber Yorum
  • Çocuklar Büyürken içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0