Batı`nın Asi Çocuğu: Nietzsche (I)

Adı uzun zamandır benim için soğuk, donuk ve katı bir etki bırakmış bir filozof Nietzsche. Peki niye` Çünkü satır aralarında okuduğum ve çevreden duyduğum, dahası kitaplarına göz attığım Nietzsche, gerçekten de böyle idi. O zaman sorun nedir` Sorun, birçok düşünür gibi onun yanlış anlaşılması ve aktarılması, ideolojik ve yanlı bir yaklaşım içinde sunulması çaplı düşünürleri ülkemizde çapsız ve sığ hale getirmesinde yatmaktadır. Cemil Meriç’in deyimiyle, “ideolojiler, insan idrakine giydirilmiş deli gömlekleridir.” ‘Deli gömleği’ içinde çırpınıp duranlar, Nietzsche’yi kendi ideolojik düşüncelerini ve dar kalıplarını destekleyecek şekilde okumakta, tercüme etmekte ve tanıtmaktadırlar. Oysa Nietzsche bunların çok ötesinde bir insandır.

Elimde üstadın Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabı var. Ancak berbat bir tercüme, öz Türkçe yerine uyduruk ve kıytırık kelimeler, bu haliyle ilgi duyanlar bile alıp okumaz onu. Zaten okusa da pek bir şey anlamaz. Elbette ki, Nietzsche, öyle kolay anlaşılabilecek bir filozof değil, derin ve çaplı bir düşünür. Belli ki, burada mütercim Nietzsche’yi ya hiç anlamamış ya çok yanlış anlamış ya da çok az doğru anlamış. Felsefi altyapısı pek yok. Burada imla hatalarını söylemeyi bile gerekli görmüyorum. Orada mütercim kadar o işi yapan ve güzelim eseri mahveden yayınevinin de büyük sorumluluğu var. Bir yandan ülkemizde insanların kitap okumadığından şikâyet ediyoruz, diğer yandan da güzelim kitapları, kolay ve ucuz yoldan heba ediyoruz. Buna hakkımız yok. Şimdi gelelim asıl meseleye.


Nietzsche’yi neden seviyorum` Niçin önemsiyorum` Benim dünyama ne katıyor` Çünkü Batı düşünce tarihinde neredeyse bütün ateist filozof ve düşünürler, isim vermeden ve hiçbir ayrım yapmadan bütün dinlere ve kutsal değerlere karşı çıkar ve onları yok sayar. Mesela B. Russell gibi ateist filozoflar, 16.yüzyıldan 19. yüzyıla dek Batı dünyasında meydana gelen din-bilim çatışmasından hareketle bütün dinlerin bilimle çatıştığı tezini savunabilmişlerdir. Oysa Nietzsche böyle yapmaz. Bütün büyük dinlere (Hinduizm, Budizm, İslamiyet, Yahudilik ve Hıristiyanlık…), kültür ve medeniyetlere uzun ve nefes kesici yolculuklar yapar, onları büyük bir sabır ve metanetle irdeler, uzun tahliller yapar, anlamaya ve idrak etmeye çalışır. Gerektiği yerde (Hıristiyanlıkta olduğu gibi) açıkça isim vererek eleştirir, yerle bir eder, gerektiği yerde de (İslam-Budizm gibi) över, hakkını verir.


Nietzsche’yi neden seviyorum` Çünkü ele avuca sığmaz bir adam, Batının asi çocuğudur. Söz dinlemez, aklına geleni yapar, ama yaptığı işin de hakkını fazlasıyla verir. Pervasızdır, açık sözlüdür. Lafı eveleyip gevelemez, yeri geldiğinde bir aslan gibi kükrer. Dik başlıdır, kimseye yaranmak için kişiliğinden ödün vermez, esaslı bir duruşu vardır. Makam ve mevki için hakikati gizlemez, böyle bir beklentisi zaten yoktur. Ama yeri geldiğinde de masaya yumruğunu vurur. Dahası gözyaşlarını yüreğine akıtır, akıtmasını bilir, için için ağlar. Ağıt yakar, ama çaresiz değildir, yola çıkar, elini taşın altına koyar. Düşünür, taşınır, geceler ve gündüzler boyunca aklını kılı kırk yararcasına kullanarak insanlığın içine düştüğü bunalımı aşmak için çareler arar. Düşüncenin engin ufuklarında ve ummanlarda seyahatlere çıkar, belli bir noktaya takılıp kalmaz, kalmak istemez.


Nietzsche’yi neden seviyorum` Çünkü Nietzsche, fildişi kulede oturmaz, oradan aşağıya iner, hatta onun fildişi kulesi hiç olmamıştır. Çölde su arayan bir adam gibi ışığı, hakikati bütün samimiyetiyle insanlığın bütün kültür ve medeniyet havzalarında arar. Bütün kutsal vadilere ve mabetlere uğrar, yana yakıla içindeki susuzluğu gidermeye çalışır. Yeryüzünün bütün birikimlerine, beşeriyetin ortaya koyduğu bütün iklimlere ve coğrafyalara uğrar. Gezegenimizin bütün mabetlerini deli divane olmuş bir derviş gibi dolaşır, havasını solur, yüreğini kaldırımlara serer. Aklını olduğu kadar yüreğini de kullanır, onun sesine de kulak verir. Belki de bu yüzden onun sesi daha gür, daha etkileyici ve daha kucaklayıcıdır.


Nietzsche’yi neden seviyorum` Çünkü o, dürüsttür, asidir, soyludur, önyargılı değildir, özgündür. Yürek adamıdır, yüreği ve ufku o kadar geniştir ki, o dönemin Batı üniversitelerine sığmaz, akademik sınırlarını aşar. Genç yaşta akademiye giren Nietzsche, fikir ve düşünceleriyle akademiye sığmaz ve belli bir müddet sonra kendi isteği ile oradan istifa eder. Böylece, döneminin Alman akademisine de kafa tutar, bir yanıyla akademinin insanın yeteneklerini sınırladığını ve özgünlüğünü yok ettiğini söyler.

 
 Nietzsche’yi neden seviyorum` Hiçbir ideolojik kalıba girmeyecek kadar hür ve çaplı bir adamdır. İdeolojik yaklaşımları yoktur, meseleyi olduğu gibi kavramaya çalışır. Sonra da o konuda kendi düşüncelerini sıralar. Kimsenin Nietzsche’yi iğdiş etmeye, olduğundan başka göstermeye, dahası kendi sığ ideolojik kalıplarına sokmaya hakkı ve yetkisi yoktur. O, hayatı boyunca hiçbir zaman bildik kalıpların ve klişelerin adamı olmamıştır. Daima bunların üstünde ve ötesinde bir duruş ve bakış sergilemiştir. Onun büyüklüğü, sıra dışılığı ve derinliği de burada saklıdır.

  • BafraHaber Yorum
  • Batı`nın Asi Çocuğu: Nietzsche (I) içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0