Aşka Dair (III)

         Ferhat’a dağları deldiren aşkın gücü ve diyalektiğidir. Şirin belki başkasının gözünde sıradan bir güzeldir, ama Ferhat’ın gözünde sıradışı, olağanüstü bir güzeldir. Şirin’deki güzelliği ancak Ferhat görebilir, Ferhat Şirinle görür, Şirin’i Şirin’den hareketle görür. Şirin de Ferhat’ttan öte bir Ferhat görür, Ferhat’la görür. Şirin Ferhat’tır, Ferhat da Şirin. Biri olmadan diğeri de olmaz, olamaz. Birisi, aşkın bir ucunu, bir diğeri de bir başka ucunu veya boyutunu temsil eder. Bir de arada bu uçları biribirine bağlayan bir bağ, “aşk bağı” vardır. Her iki boyutu birlikte ve bir arada düşündüğümüzde aşkın olgun ve kemal noktası çıkar karşımıza.

         Maddi objelere duyulan aşk, aslında ilahi aşkın bir parçası, onun kötü bir kopyasıdır. İlahi aşka açılan bir kapı ya da penceredir. Tabiatta pek çok güzelliğe bakıp kendinden geçen insan, bir bakıma ilahi aşkın bir esintisi ve küçük bir numunesiyle karşı karşıya gelmiş demektir. Maddi aşkı küçümsememek gerekir, çünkü orada ilahi olana, güzelller güzeline öykünme, onun güzelliğiyle hem hal olma vardır. Diğer bir deyişle, maddi aşk, belki de ilahi aşka doğru atılmış ilk adımdır. Nitekim, bir genç dergahın kapısını çalar ve tasavvufa intisap etmek istediğini belirterek büyük sufilerden birisiyle görüşmek istediğini belirtir. Sufi, gençe meramını sorar, o da derdini anlatır. Bunun üzerine sufi, gence hayatı boyunca aşık olup olmadığını sorar. Genç te bu soruya oluımsuz cevap verir. Büyük sufi, “biz dergaha odun almıyoruz” diyerek aşkın önemine vurgu yapar. Çoğu insan, aşkın fiziksel düzlemine takılıp kalır ve ötelere, metafizik aşka ulaşamaz veya ulaşmak istemez. Bu noktanın aşkın sonu, son aşaması, en yüce noktası olduğunu sanır. Oysa orası aşkın sonu değil, başı, başlangıç noktası veya giriş kapısıdır. Kapıda durmak bir şey ifade etmez, içeri girmek, orada ne olup bittiğini bizatihi yaşamak, daha yakından bakmaktır, esas olan.  Aşkın merkezine, özüne gitmek, derinlere ve vadilere inmek, sarp yokuşu çıkmak, uzakları yakın eylemek, zaman ve mekan boyutlarını kaldırmaktır önemli olan. Aşk, fiziksel aşkla başlar, metafizik aşkla doruğa, kemale, en yüce mertebeye ulaşır. Orada beşeri boyut ilahi boyutta erir, tek bir bütüne dönüşür. Tasavvufta “fena fillah” denilen şey budur.

         Aşk, doğası gereği mahremdir, sır ve gizemdir. Bu anlamda o, sessizliğin sesidir. Suskunluğu ve sessizliği bir ömür yürekte taşımak, yüreğin derinliklerine gömmek her yiğidin kârı değil, er yiğidin kârıdır. Aşkın onuru, soylu ve sarsıcı bir eylem oluşu önemli ölçüde burada saklıdır. Aşk, kendisini uluorta ifşa etmez, edemez. Orada şov olarak algılanabilecek en küçük şeylere bile asla yer yoktur. Sırrın açığa çıkması aşkın ölümü ve bitişi demektir. Bugün aşk olarak takdim edilen, söz ve davranışlara dökülen şeylerde aşkın bırakın kendisini aslında adı bile yoktur. Adı olmayan bir şeyin kendisi zaten yoktur. Orada aşk gibi soylu ve yakıcı bir eylemden değil, daha çok kuru gürültüden, sığ ve yapmacık şeylerden bahsedilebilir. Modern zamanların aşklarını naylon aşk veya plastik aşk olarak nitelendirmek daha doğru olur. İnsanların yüreklerinde kaybettiklerini başka yerlerde aradıkları, ama bir türlü bulamadıkları sahici olmayan bir aşk. Başka yerlere sığmayan aşk, yüreklerin derinliklerini kendine mesken tutmuştur. Ancak yürek adamları, “diriliş erleri”  taşıyabilirler onu, plastik ve sanal insanlar değil. İşgal edilmiş, kirlenmiş, örselenmiş yürekler bu ağırlığı taşımayamaz.

         Aşkla yoğrulmuş, ölümsüz aşkları bağrında taşımış bu topraklarda sadece aşk ve meşkin adı kalmıştır. Bu toprakların çocukları aşkı öldürmüş, onurunu ve asaletini çiğnemiş, hayatından çıkarıp atmıştır. Geriye sadece aşkın çok kötü kopyaları, posası, derinlikten ve genişlikten uzak aşk oyunları kalmıştır. Modern ve seküler kültür ve bu kültür havzasında yetişen  neslin hayatının merkezinde güzelliğe, estetiğe ve aşka asla yer yoktur. Aşkız bir hayat, kuru, sıkıcı, kahredici, yüzeysel, gelip geçici, ruhsuz, köksüz ve dayanaksız, hepsinden önemlisi de üçüncü sınıf bir hayattır.

  • BafraHaber Yorum
  • Aşka Dair (III) içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0