Seküler Ramazanlar

Kapitalizm kendisini daima yenileyen, karşılaştığı yeni durumları amacına hizmet eder hale dönüştürebilen bir dünya görüşüdür. Piyasa koşullarının düzenlenmesini asla başka bir ekonomik zihniyete bırakmaz. Ortaklığa da razı olmaz. Çünkü ekonomi biliminde —diğer bilimlerde de— yarım doğru tam yanlıştır.

Seksenli yıllardan sonra market economynin önünde iki büyük gücün kaldığı, diğerlerinin kapitalizm tarafından dönüştürüldüğü sistemin ideologlarınca çokça yazıldı ve insanların zihinlerine kazındı. Konfüçyüen medeniyetin zamanla market economynin hizmetine gireceği, İslam medeniyetinin ise yapısı gereği sistemin işleyişine ters şekilde çalıştığı dolayısıyla sisteme entegre olamayacağını açıkladılar. Francis Fukuyama ile Samuel Phillips Huntington tarafından dile getirilen bu görüşler sonrasında İslam dünyasına yönelik iki farklı yaklaşım tezahür etti.

1 — İslam medeniyetini ve Müslümanları sistemin işleyişine mani olmayacak duruma getirmek. Müslümanları market economynin içine dâhil ederek güçlerini sisteme devşirmek.

2 — İslam medeniyetini tahkir ederek, Müslümanları terörize etmek ve böylece sistemin önündeki engelleri bertaraf etmek.

Görünen o ki kapitalist medeniyetin aktörleri iki yaklaşımı birden fiiliyata geçirmektedirler. İnsanlar tek tip olmadığı için, maruz kalacakları yaklaşımlar da farklı olmaktadır.
Kapitalist dünyada meydana gelen aktör değişimlerine bakıldığında şu rahatlıkla söylenebilir. Kapitalist sistem İslam dünyası ile ilişkilerini bertaraf etmek üzerine değil, sıcak temas ve evirtme üzerine kurmaktadır. Buna ilim çevrelerinde İslam’ın Protestanlaşması deniliyor. Kısaca İslam’ın içinin boşaltılarak, sisteme hizmet etmese bile mani olmayacak hale dönüştürülmesi anlatılmak isteniyor.

İslam dini böyle bir tasarıma uygun mudur` Pek çok entelektüel bunun olamayacağını söylüyor. İslam’ın insan ve dünya algısının kapitalizme tamamen ters olduğunu vurguluyorlar. Bu doğru olsa bile Müslümanlar İslam orijinli bir market economy ortaya koyamadılar. Bunu yapamadıkları gibi öyle bir niyetlerinin olduğu da görünmüyor. Öyle ise market economynin İslam’ın içini boşaltamayacağının kanıtı nedir`

Mübarek Ramazan ayı da misafirimiz olmuşken onun üzerinden konuşalım. Son yıllarda giderek artan oranda diğer aylarda neler yapılıyorsa ramazan ayında da yapılmaya başlanıldı. Kimilerine göre bu çok sakıncalı bir durum. Çünkü bu ayın önemi sadece içinde oruç tutmanın olmasına bağlı değil. Kuranıkerim’in bu ayda inmiş olması da en az onun kadar önemlidir. Kurandaki oruç ile ilgili ayetler takva sahibi olunması için oruç tutulması gerektiğini, takva sahibi olmak için ise Kuranıkerim’in rehber edinilmesini söyler. İslami gelenekte bulunan mukabele kültürünün referansı bu anlayıştır. Ramazan ayında Kuranıkerim’i anlamak için meal ve tefsir kitapları okuma, Muhammed @ ın ahlak ve sireti(yaşam biçimini)ni öğrenme, fazladan namaz ve dua etkinlikleri yapma Müslümanlarca terk ediliyorsa Protestanlaşma başlamış anlamına gelmektedir.

Bir televizyon kanalında din âlimi olduğu söylenen bir zatın şu meale gelen sözlerini işitince Protestanlaşmanın hayli ileri boyutlara ulaştığı kanaatine vardım. “İslam bir lokma, bir hırka anlayışını kabul etmez(miş).” Bir lokma, bir hırka felsefesi sadece Anadolu kültüründe değil bütün kültürlerde vardır. Hak etmediğim bir kazançtansa bir lokma bir hırka yaşamaya devam ederim anlamındadır. Yani varsıl olmak için haram yemekten başka yol yoksa yoksulluğa katlanırım. Haram yemek, bir başkasının elinde olanı veya hakkı olanı rızası olmadan almaktır. Öyleyse bu söz İslam’ın felsefesine son derece uygundur. Şaşırtıcı olan bu sözlerin bir din alimince ifade edilmesidir.

İslam’ın Protestanlaşması kötü bir şey ise, bunun olamayacağının garantisi yoktur.

[email protected]

  • BafraHaber Yorum
  • Seküler Ramazanlar içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0