Saltanatımız bir def-i hacet etmez

Laleli Babanın Osmanlı Padişahı III. Mustafa ile olan diyalogları makam, mevki, yetki sahiplerine anlamlı göndermeler içermektedir.

Geçtiğimiz günlerde bir gönül dostu ile yaptığımız sohbette Laleli Baba gündeme geldi. Laleli Baba İstanbul’un Laleli semti ve Laleli camiine ismini veren ALLAH (C.C.) dostu bir zattır. Laleli Babanın Osmanlı Padişahı III. Mustafa ile olan diyalogları makam, mevki, yetki sahiplerine anlamlı göndermeler içermektedir.

 Laleli Camini gidip görenler ve yapımı ile ilgili araştırmalar yapanlar şöyle anlatır : “Laleli Camii ve Külliyesi Sultan III Mustafa devrinde inşa ediliyor. Caminin mimari Tahir Ağa, Bizans öncesi bir tapınağın olduğu zannedilen bu alanı temel edip, barok mimarisinden esinlenerek camiyi yapıyor. Caminin bir kısım mermerlerinin de gene Bizans zamanından kalma, Üsküdar’daki Büyük Saray kalıntılarından getirildiği söyleniyor. Avlusunun büyüklüğü caminin iç alanından daha geniş. Avlunun Ortasında ise sekiz köşeli güzel bir şadırvan bulunur. Caminin içinde sarı ve altın renkleri hâkimdir. Özelikle ana kubbenin ve etrafındaki küçük yarım kubbelerin üzerlerindeki ince işçiliğe ve ustalığa insanların hayran kaldığı söyleniyor. Eskiden kubbenin ortasından indirilen zincire yağ kandilleri bağlanırmış. Kubbenin iç kısmını da bir daire şeklinde kandillerle donatılması için "kandillik" denilen korkuluklu balkon kullanılırmış. Şimdi ise elektrikli kandilleri taşıyan bir dev avize gene aynı kubbeden aşağıya sarkıtılmıştır.”

Laleli camii yapılırken sultan III. Mustafa camiye kendi adını vermeyi düşünmüştür. Ama sonucu öyle olmamıştır. Bunun nedenini aşağıda arz edeceğim.

Gönül dostu hocamız ile ilgili yaptığımız sohbette konuştuğumuz Laleli Baba ile ilgili birkaç tarihi husus oldukça dikkat çekicidir.

Bunlardan birini paylaşmak istiyorum. İşte bu hususlardan bir tanesi :
Yukarıda belirttiğim gibi, Laleli Camiini, 1757-1774 yılları arasında padişah olan Sultan 3.Mustafa han yaptırmıştır. Sultanın niyeti camiyi kendi adına yaptırmaktır.  Sultan, bu camiyi yaptırırken çevrede Laleli Baba namında evliya bir zatın yaşadığını öğrendi. İçinde bu zatla görüşmek, söz ve sohbetinden yararlanmak arzusu doğdu. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir gün Laleli Baba ile görüşmek istediğini bildirdi. Laleli Baba`ya padişahın kendisini ziyaret etmek istediği haberi ulaştırıldı, o da buyur etti. Padişah Laleli Baba`nın sohbetinden gerçekten memnun kaldı. İçinde Laleli Baba ile daha sık görüşme arzusu uyandı. Ayrılacağı sırada bir soru sordu:

- Efendi hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba`
Laleli Baba cevap verdi:
- Bu dünyada en değerli şey yiyip içtikten sonra sıkıntısız biçimde def-i hacetini yapabilmektir.( Tuvalete gitmektir)

Hükümdar bu cevaptan pek hoşnut olmadı. Başından beri hikmetli konuşmalarıyla herkesi etkileyen bir zata bu cevabı pek yakıştıramadı. Hatta bu cevabı biraz kaba bile buldu. Bundan sonra bir şey konuşulmadı, hükümdar maiyetiyle beraber saraya döndü. Padişahın kalben yaptığı bu itiraz Laleli Baba’ya malum oldu ve tebessüm etti.
 
Ziyaretin ertesi günü padişah şiddetli bir kabızlığa yakalandı. Bir türlü kurtulamıyordu. Sarayın bütün ilgilileri ve hekimbaşı seferber oldular, bilinen bütün ilaçları uyguladılar, fayda etmedi. Padişah kıvranıyordu. Nihayet hatasını anladı, bu hâlin Şeyhin sözüne itirazdan dolayı başına geldiğini kabul etti. Derhal adamları ile şeyhin yanına gitti. Hata ettiğini söyleyip, kendisini affetmesini rica etti.

Şeyh, "Karşılık olarak ne vereceksiniz`" dedi. "Senin bölgende yaptırdığım o camii sana hibe edeceğim", "Yetmez" dedi Şeyh. Sultan Mustafa daha birçok şeyler ekledi, Şeyh, “Bunlar yetmez” diyordu. En sonunda, "Seni affederim, bu halden de kurtulursun ama karşılığında Tacını da, saltanatını da  [hükümdarlığı] isterim, yoksa kendin bilirsin" dedi.

Padişah kem küm etti ama çaresi yoktu, bir an önce kurtulmak istiyordu, “O da senin olsun" dedi.
Şeyh dua etti, sırtını sıvazladı, "Haydi git Allah`ın izniyle kurtulacaksın" dedi. Padişah gerçekten kurtuldu ve çok rahatladı. Fakat saltanat da elden gitmişti. Rahatladı ya, yine daha kötüsü başına gelebilirdi. Saltanatı teslim etmek üzere adamları ile geldi.

Laleli Baba sultanın haline bakıp dedi ki:
"Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiliyor, öylesine ucuz bir saltanat bize lazım değil, al yine senin olsun. Bize sadece caminin adı yeter." dedi.
 Sözü ve yazıyı şöyle tamamlayalım. Saltanatlarımız, taçlarımız, makamlarımız, mevkilerimiz bir def-i hacet etmez. Bir tuvalete, bir yellenmeye teslim olmaya mahkûmdur. Görevimiz ve makamımız ne olursa olsun gelip geçicidir. Gerçek varlığın yanında bir hiçtir. Bu anlayış içerisinde ahde vefaya sadık kalarak, dostlukları ihmal etmeden, hak ve adaletten ayrılmadan, kibir illetine kapılmadan hareket etmelidir. Çünkü makam sahiplerinin durumu bizler gibi sıradan insanlara göre daha ağır mesuliyetler yüklemektedir.
Laleli Babanin kabri, gene kendi adıyla anılan semtte, Laleli Camiinin yakınındaki Kemalpaşa Camiinin bahçesinde bulunuyor. İşte gerçek olan hepimizin gideceği yerin mezarlıklar olmasıdır. Kısacası misafir olduğumuz dünya hayatından ayrılacağız. 

Son söz olarak "Saltanatsız kalalım ama def-i hacetsiz kalmayalım." demek de düşer,

" SALTANATSIZ KALALIM AMA VEFASIZ, HAK`SIZ ADALETSİZ OLMAYALIM" demek de.

Selam ve saygılarımla

  • BafraHaber Yorum
  • Saltanatımız bir def-i hacet etmez içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0