Sabır, deyince akıllara ilk gelen isim hiç kuşkusuz Eyüp peygamberdir. Onunkisi büyük bir imtihandı. Hem malıyla, hem çocuklarının kaybıyla, hem de en ağır hastalıklarla imtihan edilmişti. Bu zorlu süreçte, Hz. Eyyüb’ün tavrı, sabır ve şükür oluyordu. Elbette ki peygamberler öncüydü bu hususta. İnsanlığa, onlar öğretti bu davranış biçimini.
Mevlana, “sabır, ferahlığın anahtarıdır” diyor. Necip Fazıl ise bir şiirinde şöyle tarif ediyor: Sabır, incecik bir sırat, Murat içinde murat Sabır Hakka tevekkül Sabır Hakka itimat Bir sır ki aşikâre, Avcı yenik şikare Yalnız, yalnız sabırda Çaresizliğe çare Sabır, zor koşullar altında dayanma ve sağlıklı düşünebilmeyi mümkün kılar. Pasiflik değildir. Aksine, aktif bir duruştur. Hayatta sizi nelerin beklediğini bilemezsiniz. Hayatınızı her zaman kontrolünüz altında tutamayabilirsiniz. İşte o zaman sizi rahatlatan, sabretmektir. Sabır; olgunluk ister, bilgelik ister. Sabır, bir tür çelik yelek. Onu kuşanabilirseniz, aldığınız darbeler sizi sarssa da yıkamaz. Bir halk türküsü ne güzel anlatmış: Her kışın var bir baharı Her akşamın var sabahı Yeter artık bırak ahı Yeter artık bırak ahı Sabrın sonu selamettir Gönül sabreyle sabreyle.