Bafra'nın çocukları ne oynardı?

Değerli okurlarım bugün size yine eski günlerle ilgili yazmak istiyorum. Baframızın geçmiş yıllarına ait olan, fakat bugünün çocuklarının teknolojik oyunlar yüzünden bilmediği ve yaşayamadığı o kadar çok oyunlarımız ve eğlencelerimiz vardı ki, artik bu oyunlar unutulmaya yüz tuttu. 

Şimdi o yılları yaşayanları, o eski günlere tekrar geri götüreceğim ve o günleri tekrar yaşayacaksınız. 

O yılları bilmeyen yeni nesil kardeşlerim de belki hayretle, belki burun kıvırarak beni okuyacak. 

Hadi bakalım zamanda yolculuk başlıyor... 

1980’li yılların öncesi ülkemizde kot pantolonun olmadığı veya ender bulunduğu yıllardı. Almanya’daki gurbetçi işçilerimizin yaz aylarının başında tatil için Türkiye’ye geldiğinde, hatırlıyorum da yurt dışından getirdikleri kot pantolonları satın almak, hele bir de Lewis ise onu giyip de çarşıya çıkmak ne büyük bir olaydı, ne havalı bir şeydi. 

Herkes sorardı “ya bu kotu nereden buldun, ne güzelmiş kime getirttin” derlerdi. Hele bir de herhangi bir ortamda gurbetcilerden aldığın mavi bandrollü Marlboro sigarasını cebinden çıkarıyorsan Allaaaah senden kralı, senden zengini, senden havalısı yoktu. O sigaradan ikram edeceğin kişi ise zaten seçilmiş insan demekti. 

Ben o yıllarda daha 8-10 yaşlarındaydım. Almanya’daki akrabalarımız geldiğinde annem ve babamla akşam yemekten sonra onlara hoş geldinize gider, çaylar içildikten ve ön sohbet yapıldıktan sonra ev sahibi Almanya’dan getirdiklerini ortaya cıkarmaya başlardı ve biz de meraklı gözlerle izlerdik. 

Annem porselen yemek takımları, ipek eşarp ve elbiselerle ilgilenirken, babam da İsveç çakılarınla, av bıçaklarınla ve eğer geçen seneden sipariş verip getirttiyse av fişeklerinle ilgilenir, ben ve kardeşim rahmetli Fatih de Alman çikletlerinden çıkan renkli futbolcu resimleri ile rengarenk ve boy boy olan Alman fildişlerine bakardık. 

Annemle babam bir sürü şeyler satın alır, fakat bizim istediğimiz 3-5 tane fildişi almazlar, bir de istiyoruz diye bize kızarlardı. 

Sonra Zekiye Teyze “Ne kızıyorsunuz çocuklara, ben onlara getirdim bu fildişleri ” der birer torba renkli gıcır gıcır fildişleri bize bedava verirdi (en az 25 tane var bir torbada) Biz de eve gidince Fatih’le sabahı zor eder, sabah kahvaltı bile etmeden yeni fildişlerimizi aldığımız gibi evden çıkar doğruca mahalle arkadaşlarımızın yanına gider onlarla akşama kadar Büyükcami’nin sokaklarında, kaldırım kenarlarındaki tozlu topraklı alanlarda fildiş oynardık. Hatta fildiş koleksiyonu yapar 2 veya 3 eski fildişe 1 yeni fildiş takasına bile girerdik. 

O yıllarda bu fildiş oyunu çok meşhurdu. Mahalle bakkalarında sarı, kırmızı, mavi, beyaz ve yeşil renkli gıcır gıcır fildişler cam kavanozlar veya beyaz naylon torbalar içinde satılırdı. Bu fildişler biz çocukların en çok sevdiği oyuncaktı ve de pahalıydı. 

Bu fildiş oyunu esnasında ayağa kalkıp sağ ayak dizini sol ayak dizinin üzerine getirerek ve elin dış kısmını sağ dizin üzerine koyarak yapmış olduğumuz bir atış tekniği vardı. 

Oynayanlar iyi bilir, o atışı yapmak için “kızımumdirek” derdik, eğer demezsen ayağa kalkıp atış yapamazsın. Sevgili dostlar 40 yaşıma geldim hala o kızımumdirek ne anlama gelir, o kelimeyi kim çıkartmıştır, o atış tekniğine neden o isim verilmiştir inanın bilmiyorum. Eğer bileniniz varsa lütfen yazın öğrenelim, yoksa ben ve benim gibi binlerce Bafralı bunun anlamını bilmeden ömrümüzü geçirmiş olacağız. 

İşin esprisi bir yana değerli dostlar tabiki bütün yaz boyunca fildiş oynayacak halimiz yoktu. Bafra’nın bütün çocukları fildiş zamanı fildiş oynar, başka oyun zamanı geldiğinde başka oyun oynardı. Yani Büyükcami’de başka oyun, Hacınabi’de başka oyun Gazipaşa’da başka oyun oynanmazdı. 

İşin garip tarafı Bafra’da fildiş oyunu mesela 20 gün sonra biter, hemen peşine başka bir oyun örneğin üflencilik başlardı. 

Üflencilik oyununda elektrik borularının etrafını renkli bisiklet süsleri ile sarar, içine defter veya gazete kağıdının küçük bir parçasını ince külah haline getirerek borunun içine sokar, sonra da boruyu üfleyerek birbirimize o külahı atardık. Yani üflencilik oynardık, Hatta sanki otomatik silah misali 3-4-5 tane 40’ar santimetrelik boruları yan yana bağlar işi iyice abartırdık. Bir de külahın sivri ucuna toplu iğne takarsan vay anam vay durma kaç. Üflen borularını herkes, tutuğu takımının renklerinden oluşan bisiklet süsleri ile süslerdi. 

Bisikletçi Nadir Amca ile Bisikletçi Köroğlu yaşıyor mu bilemiyorum ama o yıllarda ve ondan önceki yıllarda Bafra’nın çocuklarının kahırlarını az çekmemişlerdir herhalde. 

Sonra üflencilik eş zamanlı olarak Bafra’da biter, yine bütün mahallelerde eş zamanlı başka bir oyun başlardı. 

Mesela pay ismini verdiğimiz kibrit kutusunun alt ve üst kısmındaki kağıtları ile oynadığımız bir oyun vardı o başlardı. Bu kibrit kutularını yollardan yerlerden ve kahvelerden toplardık ve bu kutuların alt ve üst kağıtlarını yırtarak çıkarır, sokak kaldırımının üzerine çizdiğimiz yuvarlak dairenin içine koyar, daha sonra sırayla uzak bir mesafeden spor ayakkabıyı veya topuksuz terliği daireye atarak bu kagıtları dairenin dışına çıkartmaya çalışırdık. Aynı oyunun bir benzeri de gazoz kapakları ile oynardık. Gazipaşa’nın o meşhur kahvelerinden o yıllarda az gazoz kapağı toplamadık. Bu kibrit kutusu kağıtları ile ayrıca alt mı üst mü de ismini verdiğimiz bir başka oyunda oynanırdı. Avucumuzun içine sakladığımız bu kağıdın kibrit kutusunun altının mı yoksa üstünün mü kağıdı olduğunu bilmeye çalışır bilemezse arkadaşımızın 1 kağıdını alırdık yani o günün deyimiyle arkadaşımızı yutmaya ya da ütmeye çalışırdık. 

Sevgili okurlarım bu işleri kim organize eder, nasıl bu oyunlar eş zamanlı bütün Bafra'da başlatılır bitirilir, yemin ediyorum hala aklım almıyor. 

Sanki birisi; Bafra'nın bütün mahallelerinde, bütün çocukları uzaktan komuta ediyor “Ayın 2’sinden ayın 17’sine kadar fildiş oynayacaksınız, ayın 18’inde hep beraber pay oyununa geçin, ayın 28’inde çelik çomak başlıyor “ diyerek sanki talimat veriyordu. Tam bir komediydi. 

Yaşı bizden küçük olan, o yılları bilmeyen sevgili okurlarım şaka demiyorum, gerçekten ortada böyle de garip bir durum vardı. 

Bu oyunların haricinde o yıllarda mahalle aralarında oynanan yine yukarıdaki oyunlar gibi oyun çeşitleri vardı. 

Bozanak çevirme, çelik çomak oynama, Tiktak (Tahtaya 40-50 tane çivi çakar bozuk para 50 kuruş ile çivilerin arasında futbol oynardık),Texas ve Tommiks kitaplarına uzaktan para atma, uçurtma uçurtma, frizbi vs. gibi oyunlarda yine mahallelerde oynanan oyunlardandı. Bu ve yukarıdaki oyunlar sakıncalı ve tehlikeli olduğu için okullarda oynanmazdı.

Bunun dışında bir de okullarda arkadaşlarımızla oynadığımız ve bugün de oynandığını tahmin ettiğim Dombiliç, Yakan top, Saklambaç, Uzun eşşek, El bende, Körebe, Yağ satarım bal satarım gibi oyunlarımız vardı. 

Şimdi şöyle bir geriye bakıyorum da ne güzel yıllarmış o yıllar diye düşünüyorum. Sağlam arkadaşlıkların olduğu, paylaşımın olduğu yıllarmış o yıllar diye düşünüyorum. Bugün hala, o yıllardaki onlarca mahalle arkadaşlarımla görüşüyor ve sohbet ediyorum, sohbet edecek mahalle anıları, oyun anıları bulabiliyorum. Ben buradan bu mahalle oyunlarını bizim neslimize taşıyan (Bugün her birisi 45 ile 60 yaş arasında) ve bize bu güzellikleri emanet eden büyük abilerime çok teşekkür ediyorum. 

Biz; bizden sonraki nesillere de bu oyunları öğrettik ve emanet ettik fakat İnternet cafelerdeki playstation’lar son yıllarda maalesef son emanetcilerimizi yendi ve artık çocuklarımızın elinde bütün dünya çocuklarının elindeki gibi sanal silahlar var. 

Biz de eminim ki bugün onların yerinde olsaydık, sokakların tozlu topraklı fildişlerinin, kibrit kutularının ve gazoz kapaklarının yerine o playstation oyunları o sanal silahları tercih ederdik. 

Aslında onları da suçlamıyorum ama yine de Bafra'mızda gelenek haline gelmiş o oyunlarımızı oynayamadıkları için, o mahalle aralarında, o sokak kaldırımları kenarlarında, toz ve toprak içindeki o kirli paslı güzellikleri, o arkadaşlıkları doya doya yaşayamadıkları için onlar adına üzülüyorum. Keşke o günler geri gelse de keşke yeniden yaşasak. 

Keşke... Saygılarımla. 

A.FARUK URFALI

28 Aralık 2008, Bafra Haber

  • BafraHaber Yorum
  • Bafra'nın çocukları ne oynardı? içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0