Diline takılmıştı genç kadının:
“Ah anneciğim ah anneciğim, yaktın ya beni”
Sık sık mırıldanıyordu bu türküyü. Sonra kendine geldi ve:
“Anneciğimin beni yaktığı falan yok. 20 gün sonraya randevu aldık. Annem ameliyat olacak ve iyileşecek” dedi.
O andan sonra tekrarlamadı o türküyü.
O gün yorgun görünüyordu annesi. Ara sıra odasına çekilip uzanma ihtiyacı duyuyordu.
Usulca kapısını aralıyor ve hatırını soruyordu annesinin.
Hava çok sıcaktı ve bu sıcak havalar iyi gelmiyordu annesine.
Akşam oldu, yemekler yendi. Ve iki kızıyla annesi balkonda muhabbet etmeye başladı. Hiç böylesine özellerine girmemişlerdi anneleriyle. Hatıralar anlatıldı. Öfkeler ve sevinçlerden bahsedildi. Gündüzki yorgun anneden eser yoktu. Çok mutlu ve rahat gözüküyordu. Saat gece 02 olmuştu. Artık yatalım, dediler.
“Acaba son geceleri olabilir miydi`” diye aklından geçirdi genç kadın.
Sanki uğurlamayı andıran uzun ve muhabbet dolu bir gece olmuştu.
Genç kadın: “hayır, bu şeytanın vesvesesi, annem iyi olacak, ameliyat olmasına 19 gün kaldı.”
Sabah oldu “bu gece yine çok sıcak oldu, zor uyudum” diyordu, anne. Ve kızının da uyuyamadığından yakınıyordu. “Torunum uyutmadı kızımı, bu gece sürekli ağladı” diyordu.
Genç kadın: “Anne, bizi nasıl büyüttüysen, kızın da çocuğunu öyle büyütecek, sen onu düşünmeyi bırak, kendi sağlığını düşün” dedi. Ama anne yüreği farklıydı. Kendinden önce evladını düşünüyordu.
Kahvaltılarını yaptılar. Keyifli vakit geçiriyorlardı. Ağustos sıcağı devam ediyordu. Genç kadın, annesine su içmesini tembihledi. Ancak hiç su içme isteği duymadığını, söylüyordu anne.
Öğleden sonra balkonda oturdular. Genç kadın, elindeki kitapçıktan, annesine ameliyat sonrası yapacaklarından bahsetti. İyileşeceksin, torunlarınla güzel vakitler geçireceksin dedi. Ama annenin aklı anlatılanlarda değildi.
“Resimdeki gibi ayağa kalkabilecek miyim`” dedi.
Öylesine ümitsiz bakıyordu ki gözleri. Genç kadın savaş açtı bakışlarındaki o ümitsizliğe. “Torunlarının sana ihtiyacı var. Herkes, bir an önce iyileşip yanlarına dönmeni sabırsızlıkla bekliyor. Kalp ameliyatı olan ilk kişi değilsin” diyor, diğer yandan ameliyatı hakkında bilgileri okuyor, resimleri gösteriyordu.
Genç kadın, enerjisinin bitmekte olduğunu hissediyordu. Annesinin bakışlarındaki umutsuzluğu yenemiyordu.
Tam o sırada küçük oğlu aradı. Hatırını sordu. İşte o zaman biraz olsun gözleri ışıldadı. “İyiyim, ameliyat günümü bekliyorum” dedi. Telefonu kapattı ve tekrar uzanmak istediğini söyledi, odasına çekildi.
Kim bilebilirdi ki, son odaya gidişi… Midem bulanıyor, dedi. Kızının getirdiği leğene kustu. Tekrar tekrar kustu. Artık hiç iyi görünmüyordu. Cildi bembeyaz olmuş, gözlerindeki son enerji de kaybolmuştu.
Hemen ambulansı çağırdı genç kadın. Dördüncü kattan sedyeyle indirip, ambulansa koydular anneyi. Ambulansta oksijen bağladılar. Damadının elini sımsıkı tutuyordu. Belli ki çok korkuyordu. Biliyordu olacakları… Bilinci açıktı ama iyi gözükmüyordu.
Acil’e getirildi. Damar bulamıyorlardı ama damar yolunun açılması hayati önem taşıyordu. Uzun uğraşlardan sonra serum takılabildi. Ancak serum öylesine yavaş gidiyordu ki, bir problem vardı. Ve servise çıkardılar. “Çenem ağrıyor” oldu, son sözü. Son görüşü oldu annesini, genç kadının…
Uzun bir bekleyiş başlamıştı. Genç kadını evine yolladı eniştesi. Genç kadın, hissediyordu ters giden bir şeyler olduğunu ama yaklaştırmak istemiyordu ölümü annesine. İnanmak istemiyordu.
Sonunda, kız kardeşinin görümcesi: “ başınız sağ olsun” diyebildi kısık sesle.
İçinde tarifsiz bir acı hissetti genç kadın. Zaman durmuştu. Her şey anlamını yitirmişti. Yalnız kalmak ve ağlamak istiyordu, doyasıya ağlamak. Balkona çıktı, Kuran okudu, hem ağladı hem okudu. İnanamıyordu. Dün akşam uzun uzun sohbet ettiği annesi şu an yoktu. Gülümsemesi yoktu. Hüzünlü bakışları yoktu. Artık annesizdi dünyada.
Çok uzaklardan müzik sesi geliyordu. Birileri evleniyor olmalıydı. Genç kadın: “hayatın, devam ettiği birileri var, demekki” diye geçirdi aklından.
54 Yıllık ömrü tamamlamıştı annesi. Ameliyat gününü bekleyememişti ve geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetmişti.