Seyahatnamelerin büyük bir kısmında, yolculuğun başladığı ve bittiği yere kadar olan şehirler veya bölgeler hakkında tasvirler içeren genel bir anlatım hâkimdir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'dan Anadolu'ya çok sayıda coğrafya temalı seyahatler gerçekleştirilmiştir. Bunlardan birisi de Alman bilim insanı seyyah Herman Von Flottwell’dir. Aşağı Kızılırmak Havzasını keşfetmeyi amaçlayan Flottwell, gezi ekibi ile 1893'te Berlin'den İstanbul'a hareket etmiş,10 Temmuz'da İstanbul'a varmış, demiryoluyla da Ankara'ya geçmiştir. Ankara'dan Kalecik, İskilip, Tosya, Osmancık, Vezirköprü hattı üzerinden Samsun'a ulaşmış ve Bafra, Alaçam, Sinop, Boyabat, Tosya, Çankırı üzerinden tekrar Ankara'ya dönmüştür. Bu seyahat esnasında bir ekip doğrudan Kızılırmak boyunca yol alırken diğer bir ekip ise nehrin her iki tarafında daha derinlere ilerlemek sureti ile bölgenin tarihi coğrafyasını incelemiştir. Bölgenin coğrafi durumu ayrıntılı biçimde tespit edilmiş ve haritası çıkarılmıştır. Flottwell tüm bu çalışmalarını “Aus Dem Stromgebiet des Qyzyl -Yrmaq(Halys)-Kızılırmak Havzasının Coğrafi Tarihine Bakış” adlı eserinde toplamıştır.
Herman V. Flottwell’ in Samsun Gözlemleri
Flottwell, Samsun maceralarını şu şekilde aktarmaktadır:
“Aşırı yüklü atlarla berbat yolları geride bırakarak 6 Ağustos'ta Samsun'a vardık. Ekip çok yorulduğundan Avrupai tarzda döşenmiş bir otelde uzun bir süre konaklamak zorunda kaldık. Samsun’da liman yoktu, antik Liman çökmüş ve su altında enkazı görülebiliyordu. Orta büyüklükteki gemiler en fazla 400 metreye kadar yaklaşabilmekteydi. Batum ve İstanbul arası hattında seyreden tüm vapurlar buraya yanaşıyordu. Samsun'da Avusturya, Rusya Fransa ve Yunanistan'ın konsolosluğu bulunuyor. Avusturya konsolosluğundaki görevliler tek kelime Almanca konuşamıyordu. Samsun tütün, mısır, pirincin ara ihraç merkeziydi. Samsun'da bulunan tütün Fabrikası 600 işçi kapasitesiyle imparatorluğun en büyük fabrikasıdır. Yönetimi bir Avusturyalı danışman mühendisi ise Almandır. Ticari ürünlerden birisini de fındık ağaçlarının kökleri oluşturuyordu. Bunlar lifli olmasından dolayı ağaç oymacıları tarafından aranan bir malzemeydi. Eski Amisos şehrinin kalıntıları, bugünkü Kara Samsun adı verilen kuzey yükseltisinde yer alıyordu. Bu şehrin tümü, tepelerin belli yerlerinde dikkat çeken höyük benzeri tümsekler ile çevriliydi. Antik Amisos kentine yaptığımız gezi sırasında antik Bizans mezarı ile karşılaştık. Bu mezarın ölçülerini alıp resimlerini çektik. Amisos bölgesinde kazı yapmak yasaktı. Ama geceleri gizlice defineciler kazıyorlar, buldukları değerli parçaları zengin Rum tüccarlarına satıyorlardı. Biz de üzerinde eski Amisos karakteri olan bir madeni sikke bulduk. Kentte geri dönüş yolu üzerinde deniz kenarında bulunan küçük bir birahanede muhteşem Bavyera birası içtik. Samsun nüfusu kesin çizgilerle Frenkler, Türkler ve Rumlardan oluşuyordu.”
Samsun'daki incelemelerini bitirdikten sonra ekibi ile birlikte V. Flottwell Bafra'ya doğru hareket etmiştir.
V. Flottwell ’in Bafra Gözlemleri(11-13 Ağustos)
Bafra gözlemlerini ise şu şekilde dile getirmektedir.
“Kilden yapılmış, Samsun Bafra ana yolu üzerinde sahil boyunca tütün üretimi yapılıyordu. Kafileden bir grup bu yoldan Bafra'ya doğru hareket etti. Biz kendimiz yarım günlük bir yürüyüş için kıyı dağların ana hatlarından geçerek muhtemelen Nebiyan Dağı'nın eteklerine ulaşabilmek için farklı bir yöne saptık. Küçük Karaköy Irmağının vadisi boyunca tırmandıktan sonra Karadeniz'e kıyı nehirlerin aktığı Nebiyan Dağı'nın ayağına ulaşabilmek için enlemesine olan vadileri kullandık. Bu vadiler aynı şekilde geliş yönündeki alçak zincirleri dağların zirvesinden ayırıyor, bunlar arasındaki bağlantılar düşük su havzaları tarafından oluşturuyordu. Dağlara tütün çekilmişti veya orman ile kaplıydı. Vadilere ise bakir ormanlar egemendi. Dağ sırtından kuzeye doğru gidildikçe dağların en sivri yerine kadar büyük uzun boylu kayın ve soylu köknar ağaçlarından oluşmaktaydı. Üzüm artık ekilmemekte ancak sarmaşık şeklinde yabani olarak yetişmekteydi. Biraz daha denize doğru gidildikçe kayın ormanları ve orman gülleri kayboluyordu, bunların yerine sonbaharın gelişiyle yaban domuzlarının içinde dolaştığı geniş meşe çalılıkları yer alıyordu. Ancak deniz seviyesindeyken meşe çalılıkları da son buluyordu. Uzun bir yolculuktan sonra Nebiyan Dağı'nın ayağında bulunan bir Yunan köyünde geceledik. Ne yazık ki ertesi gün Nebiyan Dağı sis ile kaplıydı. Bu yüzden de dağ yolunu kullanmadan doğrudan Bafra yoluna yöneldik. Yol, bizi son dağ eteğindeki tepeler üzerinden kilometrelerce genişlikteki meşe çalılıkları arasından Bafra'ya kadar götürüyordu. Bafra tüm çevredeki tütün üretiminin başlıca merkeziydi. Burada Anadolu'nun en iyi tütünü yetiştiriliyor; ancak Türk Hükümeti buradaki tütünü üçüncü kalite olarak değerlendiriyordu. Yeşillikler arasından Rum tüccarlarının güzel köşklerini Bafra'dan itibaren görmek mümkündür. Ama Kızılırmak Vadisi'nin bulunduğu yerde, Bafra'nın hemen aşağısından sadece bataklık bakir orman geçiyordu, beraberinde iki dert getiriyordu. Ateş ve sivrisinek.
Gezi ekibinden Marcker Asar ve Kapıkaya da Kızılırmak kenarında Bafra'nın üst kısmında kalan bir günlük yürüyüş mesafesi olan yerde 3 antik mezar bulmuş, ayrıca Nebiyan Dağı'nın güney tarafı yakınlarında görülmeye değer eski kaya evleri de bulunmaktaymış. Her ikisi de daha önce biliniyordu. Bu nedenle ertesi gün Kapıkaya üzerinden Kaya mezarlarına gitmeye ve eğer imkânınız olursa dönüşünüzü Nebiyan Dağı üzerinden geri dönüşünüzü yapmaya karar verdik. Kapı Kaya o bölgenin ismini alarak bir başka fevkaladelik sunuyordu. Köyün üst tarafını taçlandıran kayaların içerisinde gözle görülebilir, yaklaşık iki adam yüksekliğinde bir delik bulunuyordu. Doğal mı yoksa insan yapımı olup olmadığı hakkında yorum yapmak neredeyse imkansızdı söylentiye göre buranın bölgenin sınır işaretlerinden birisi olduğu söyleniyordu. Kapı Kaya’da nehirden yaklaşık 60 metre yukarıda bizim ev sahibi olan Yelken oğlunun bir kır evi bulunuyordu.
1850’li yıllardan sonra bölgenin ticari hacmini göz önünde bulunduran Kapodokya Sinasos’taki bir takım Rum aileler Samsun ve Bafra’ya göç ettiler. Kapadokya kökenli Sinasoslulardan en tanınmış aileler ise Dilmitoğlu, Hacısava, Yelkencioğlu, Andavallıoğlu, Öksüzoğlu, Antonoğlu, aileleridir. Yelkencioğlu ailesi Bafra’da oldukça zengin tütün tüccarıdır. En tanınmış kişileri Bafralı Yelkencioğlu Yorgaki Efendi ve Broşkova Efendidir.”
V. Flottwell anlatmaya devam ediyor. “Şiddetli yağmur altında dört jandarma eşliğinde oldukça yorucu bir tırmanıştan sonra eve ulaşabildik. Kapı Kaya’dan itibaren, Kızılırmak’ın ağzında bir yerde bulunan İni suya(İnözü) doğru vadinin içerisinden tırmanarak bilgisini aldığımız kaya evlere ulaşabilmek için yolumuza devam ettik.İni su alçak alanlarda akan bir dağ nehriydi. Burada yukarıda köyler vardı hepsinde Rumlar yaşıyordu. Kimisi tütün üretimi yaparak geçiniyordu. Bize güçlü ve büyük bir tüccarın oğlu olan Yelkenoğlu eşlik ettiği için bizi her yere götürdüler. Taze ve yeni tütünü denemek zorunda da kaldık. Çiftçiler tütünü sadece satın alma hakkına sahip olan tütün tüccarlarına veya hükümete tütünlerinin satabilirlerdi. Kesinlikle kendileri için evlerinde tütün saklayamaz da ancak hükümetten az bir para karşılığı alabilirlerdi. Hükümetin denetleyicileri askeri bir şekilde organize edilmişlerdi. Ülke genelinde dolaşıyorlardı. Birilerinin tütün kaçakçılığına yeltenmemeleri için her yeri aramaya da yetkileri vardı. Hükümet satışta okka başına yaklaşık iki kuruşluk kar almaktaydı ki bu da çok önemli bir rakam oluşturmaktaydı. Bafra'nın bölgesini çevreleyen yerde tek başına yılda 2 milyon 500 bin kg tütün üretiliyordu. Bu paydan yaklaşık 2 milyonunu büyük tüccarlar satın alıyor, hükümet ise yaklaşık 5 yüz bin kilo tütün satın alıyordu. Bahsedilen kaya evlere ancak ertesi gün varabilmiştik. Oraya ulaştığımızda gördüğümüz manzara karşısında kendimizi ödüllendirilmiş gibi hissettik. İni- Sudaki kaya evler karşımızdaydı. İni-Suya burada küçük bir nehir kolu bağlanıyordu, 100 metre yükseklikteki dikey yamacın her iki tarafı da daralıyordu. Sol kıyının yarı yüksekliğinde ki kayalarda bir boşluk görülebiliyordu ve aynı yerde birde kapısı ve iki penceresi ile birlikte bir taş duvar bulunuyordu. 41 metre yükseklikteki düz kayaya tırmanmak mümkün değildi. Ancak tercümanımız kendini yukarıdan aşağıya doğru bir halat ile sarkıtmayı başarmıştı. Tercüman orada birçok kapılardan dağın içerisine doğru giden büyük bir salon buldu ama maalesef yanında bir çakmak bulunmadığı için araştırmayı yarıda bırakmak zorunda kaldı. Sağ kıyıda bulunan koni şeklindeki kayaları tırmanırken kayaya işlenmiş merdivenlerin izne rastladık. Yukarıya ulaştığımızda 2.40 m yüksekliğinde ve 2.40 m genişliğinde at nalı şeklindeki büyük bir kapı karşımıza çıkmıştı; aynı yükseklikte ve genişlikte olan mağaraya benzer geçitten 240 basamaklı merdiven ile kayanın içerisinden 76 metre derinliğe doğru inilebiliyordu; aşağıda molozlar ile kaplanmış bir küçük ayırım noktasında yol bitiyordu. Merdivenlerin nereye devam ettiğini belirleyemedik. Karşı kayada tarif edilen yerleşim yerlerinin yerinde şimdi birçok çökmüş mağara bulunmaktaydı, belki de bir zamanlar buralara girilebilecek merdivenler bile vardı. Patlayıcı madde kullanmadan böyle büyük merdivenlerin inşa edilmesinde olağanüstü çalışma gücü kullanılmış olması hayal bile edilemeyecek kadar zordu. Sanki beklenmedik bir zamanda yerleşim yerinin dışına çıkabilmek veya kaçabilmek için içerisinde bir çeşit çıkış kapısı bulunuyordu.
V. Flottwell’ in burada bahsettiği yerler günümüzde Bafra’nın Başaran Köyü sınırları içerisinde yer alan Tepen Deliği ve Hayat Kayası Mağarasıdır. Hayat Kayası Mağarası 2013’te tespit edildi. V. Flottwell burayı 1893’te tespit etmiş ve gerekli bilgileri eserinde yayınlamıştır. Bize ait olan yerlerin keşfini bizden önce batılılar çoktan yapmıştır.”
V. Flottwell son olarak şunları ekliyor anlatımına. “İni- Su’dan(İnözü) itibaren Nebiyan Dağı'nın tırmanışında iki kez engel ile karşılaştık. Maalesef zaptiyelerimiz bize o kadar çok dikkat etmeye başladılar ki çizim yapmayı bırakmak zorunda kaldık ve sadece barometre, pusula, saat ve arazi açıklaması ile yetinmek zorunda kalmıştık fakat oluşumları hafızamıza yerleştirmek zorunda kalıyordu ve bu yöntem ile çok pratik bir şekilde ortaya çıkarabiliyor duk. Daha sonra akşamları izlenmeden ve sükûnet içerisinde yol haritalarını deftere geçirebiliyorduk. Öyle zannediyorum ki bizim gibi Doğu gezisi yapıp da olumsuz koşullarla karşılaşan herkes buna benzer çalışmalarda bu tür kaçamaklara başvurmaya gerek duymuştur çünkü çizim her zaman yazmaktan daha fazla şüphe uyandırmıştır. İni-Su ‘dan Nebiyan dağına doğru gittik. Köyler yamaçlara inşa edilmişti. Nebiyan Dağında zirveye ulaştık oradan tekrar Bafra’ya döndük. Sinop ve Kızılırmak arasındaki kıyı dağlarını daha iyi tanıyabilmek için Alaçama doğru hareket ettik.”
V. Flottwell Samsun ve Bafra gözlemlerine bakıldığında şehirlerin coğrafi özellikleri, yolların durumu, bitki örtüsü, yeryüzü şekilleri, hangi ürünlerin yetiştiği, tarihi eserler, bölgenin demografik yapısı hakkında aydınlatıcı bilgiler sunmuştur. Kızılırmak havzası, Bafra bölgesi ile ilgili renkli haritalar çizmiş yazdığı esere eklemiştir. Kapı Kaya bölgesinde yer alan kaya mezarlarında krokilerini çıkarmıştır.1893 başlayan 1895 biten seyahat bilgileri dönemin Osmanlı Devletini daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Sevgi ve Selamlar
EMİN GÜNAYDIN
Tarihçi-Sosyolog
8 Şubat 2021
Kaynakça:
1-KEÇELİGİL, Hülya, Kızılırmak Havzasının Coğrafi Tarihine Bakış HERMANN VON FLOTTWELL ‘’AUS DEM STROMGEBİET DES QYZYL-YRMAQ(HALYS)’’, Ankara 2020
2-YILMAZ , Özgür, ’’Tanzimat Dönemi Şehir Tarihi Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme’’, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, sayı 218,Ekim 2015,s.51-78
3-Bafra Belediyesi, Bafra İkiztepe- Nerik Kültür Yolu, Eylül 2015
5-KUŞ, Ayşegül, Batılı Seyyah Araştırmacılara Göre 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Doğu Karadeniz Bölgesi, Samsun 2016
Farklı şehirlerde olsa oralar restore edilir 1 yada 2 tane otobüs ile hem halkı hem turistleri belirli bir ücret karşılığı asar kaleye götürüp gezdirmeleri lazım van akdamar kilisesi dahi feribotlar kalkıyor turistik anlamda 1 numara bizim asar kalemiz kral mezarlarımı kapı kayamız neden parmakla gösterilmesin turistlerin dilinden düşmesinki belediyemize duyrulur...
Teşekkürler hocam
Bafra'mizdaki bu kapikayasi gibi tarihi yerler nicin turizm icin degerlendirilmez? guvenlige alinarak yolu yapilarak bafranin tanitimi icin kullanilmaz?bu işe birilerinin ön ayak olmasi lazim.haydi gencler bütün beklentimiz sizde .
@yorumcu-112529 kapıkaya fest tarihi tanıtmıyor sadece yamaç paraşütü yapılıyor bence bafra belediyesi, büyükşehir belediyesi müzeler ve kültür daire çok iyi bir çalışma yapıp müzeler acıla bilir ve turizm için büyük bir yatırım ola bilir bence ama anca bizim yöneticilerimiz yemeye odaklansın
Zaten yapılıyor kapıkaya fest var pandemide yapılmıyor sadece