Vahit Abi Seni Neden İstemediğimi Yazayım

CHP İlçe Başkanı Vahit Perçin çevremden bir iki kişiye Ali İhsan beni neden istemiyor demiş. Vahit Abi seni neden istemediğimi yazayım. Ben yazdım diye başkanlıktan olacak değilsin ama ben yazmış olacağım. 

Muhalif gazeteci olduğum için -aslında eleştirel daha uygun- muhalefetin güçlenmesini, gelişmesini, daha iyi olmasını çok önemsiyorum. Güçlü muhalefet güçlü söylem ve eylem üstünlüğü ile gerçekleşebilir. Bunun için de öncelikle yönetim kadrosunun kaliteli olması gerekiyor. Kalite dedim. Yani insan kalitesi. TOGG kaportası değil. 

Yönetim kadrosu denilince de pek tabii ki akla ilk gelen başkan. Ön teker nereye giderse arka teker oraya gider. Özetle başkanın çok kaliteli olması gerekiyor. Siyasi parti başkanından söz ediyorsak, ki şu anda konumuz bu, birden çok kazanılmış ve edinilmiş statüsünün olması gerekli. Bunlardan anlamayabilirsin… Yönetimindeki gençlerden birçok üniversite okuyan var yani arka tekerler… Sor onlar izah ederler. 

Başkanın kaliteli olması gerek dedim ya… Muhalefet partisi başkanının, hatta bundan sonra CHP Başkanının daha da kaliteli olması gerekiyor. 

CHP'nin sofrası dağıldı. CHP bu saatten sonra kendi laik ve demokratik ayarlarına dönmeli, kendi siyasetini yapmalı. Siyaset yapmak sadece iktidar olmak değildir. Bir ömür iktidar olamayabilir ama siyasetini de yaparsın. Hatta iktidar olmadan da muktedir olabilirsin Örneğin MHP… MHPliler çok memnun değil ama aslında hükümetin politikalarını MHP belirliyor. 

Konuya dönelim, CHP'nin başkanının artık siyaseti bilen, siyasete yön veren, CHP ideolojisine vakıf, yaşayan, hedef kitlesine hitap edebilen ve o kitlenin siyasi yönelimlerine etki edebilecek yani yeni seçmenleri ve ılımlıları etkileyebilecek, CHP kadrolarına katabilecek biri olmalı. 

Öyle rakı içmekle, yakaya rozet takmakla, Cumhuriyet Bayramında Gazipaşa'da boy göstermekle CHP'li olunmuyor. 

Şimdi sana soruyorum: Sen bunları yapabilir misin?

Sen, Bafra'da siyasete yön verebilir misin? Siyaset denilince hemen akla parti siyaseti geliyor. Hayır ben ondan söz etmiyorum. Siyasetin geniş anlamından söz ediyorum. Bafra'dan söz ediyorum. Bafra'yı yönetmekten söz ediyorum. Mesele sen belediye başkanlığı yapabilir misin? Şu anda hemen hemen her parti başkanı kendini belediye başkanlığına namzet görüyor. Ya sen? Hiç belediye başkanı olmak istiyorum gibi bir söylemin olmadı. Neden? Kendin için ilçe başkanlığını yeterli mi gördün. Ama aslında bence her ilçe başkanı hatta meclis üyesi belediye başkanlığı hatta milletvekilliği yapabilecek kalibrede olmalı. İlçe başkanlığını veya meclis üyeliğini kendini ispatlayabilecek bir fırsat olarak görmeli. Aslında başkan olmayı istemeyebilirsin de…  Olman gerekmiyor ama başkanmış gibi düşünebilir, politikalar geliştirebilir, eleştirebilir veya onaylayabilirsin.

Sana Müdür dedim. Çok kızmış ve üzülmüşsündür. Yapacak bir şey yok. Siyasetçisin ve dayanıklı olacaksın. Bafra'da parti müdürlüğü yapan tek sen değilsin. Ama ben seni eleştiriyorum. Çünkü ben muhalefeti ve CHP'yi önemsiyorum. Yukarıda dedim ya güçlü muhalefet, kaliteli insan. Kaliteden kastım kazanılmış statüler…

Ama farkında mısın, müdür gibisin. Partiyi açıp kapatıyorsun, belki de son çıkan, ışıkları kontrol eden de sensin. 

Şimdi gelelim asıl eleştiriye. ..

Bu kadar soyut yazmaya gerek yok. Biraz somutlaşalım. Senin karşına rakip çıkanlar, seni istemeyenlerin ne hesabı var tam bilmiyorum. Hepsi benim gibi dobra davranmayabilir.  

Aslında soyut kişilik analizi yapmaya da gerek yoktu. Yaptıklarına bakmak lazım. Yaptıkların derken, koltuğu bırakmamak için yaptıklarından söz etmiyorum. Onlar her partide olabilen şeyler. 

Ben senin başkanlık yaparken yaptıklarından yola çıkacağım. 

O yanlışları yapan kişi daha neler yapmaz ki?

Haydi başlayalım…

Erhan Akbulut'u 1. sıradan Meclis üyesi listesine koyman Bafra'ya ve CHP'ye büyük bir ihanetti. 

Senin partin bir meclis üyesi çıkarabilecekse oraya, bir şeylerden anlayan birini koymalıydın. Belediyecilikten, şehir yönetmekten, imardan, bütçeden, siyasetten vs. 

Aslında tek bir meclis üyesi seçilebilecekse birçok şeyden anlayan biri olmalıydı. Örneği vereyim eski Kolay Belediye Başkanı Hüseyin Şahin…

Erhan Akbulut, üyelik yaptığı süre boyunca mecliste kaç kez konuştu, kaç kez ret oyu verdi, kaç kez itiraz etti, fikir beyan etti.

Bir keresinde küçük bir eleştiri yazısında kendisine değinmiştim. Ondan sonraki mecliste başkandan söz istedi ve “Hal sezonumuz açılmıştır, Bafraya hayırlı olsun dedi. Peşinden de, kamyonlar hafta için pazar yerinin önünden geçiyor trafik oluyor.” dedi. Benim bildiğim bu kadar. Kaçırdıklarımız vardır. Herkes anladığı işten konuşur. Onun anladığı pırasa. 

Eğer iki meclis üyesi seçilebilecek olsaydı bu eleştiriyi yapmayabilirdim. Siyasi partilerde böyle şeyler olur. Parayı bulup zengin olmuştur ama hala tatmin olamamıştır. Sosyal statü elde etmek, biraz sıfat sahibi olmak için siyasete merak sararlar. Tabii o iş de para ile olur. Basarlar parayı, meclis üyesi olurlar, hatta milletvekili dahi olurlar. 

Sonuç 5 yıl boyunca CHP o mecliste olmadı. O masada tuzluk olsa daha çok işe yarardı. 

Bunun sebebi sensin sen. Bafrayı 5 yıl meclis üyesiz bıraktın. 

Gelelim ikinci ve en vahim olan başlığa

Benden, kendi partinin Belediye Başkanı adayı hakkında seçimden bir gün önce yazı yazmamı istedin. 

Kemal Bütüner'i sen aday gösterdin. Bütüner, benim bildiğim gördüğüm kadar Bafra'da ilk kez ciddi bir seçim kampanyası yaptı. İlk kez CHP bir seçimde fazlası ile görünür oldu. Kampanya sürecinde aranız bozuldu. O kendi kafasına göre sen kendi kafana göre kampanya yürüttünüz. 

Seçimden bir gün önce Cumartesi günü saat 5'e doğru beni aradın ve “Saat 5, reklam bitti. Şu Kemal ile ilgili bir yazı yaz. Seçim konvoyunu bana sormadan kendisi iptal etti.” dedin. Tabi şok oldum. Kendisine, “Sen ne biçim ilçe başkanısın, kendi adayını bana mı satıyorsun, onun aleyhine yazı yazmamı mı istiyorsun. Yarın seçim. Bu hiç yakışır mı. İlk kez Kemal Bütüner CHP için Bafra'da bir kampanya yürüttü” minvalinde bir cevap verdim. 

Sen biraz duraksadın ve aslında ben de senin gibi düşünüyorum ama yanımdakiler rahat bırakmıyor. Bize bu işleri öğretsene dedin. Ben de “ben miyim başkan sen misin. Ben neden sana öğreteceğim” dedim. 

Vahit Abi, ben senle arkadaş mıyım, sırdaş mıyım? Sen hangi düşünce ve samimiyet ile arayıp benden Kemal Bütüner ile ilgili yazı yazmamı istedin, Kemal Bütüner'i seçimden bir gün önce sattın, benim de satmamı istedin. Sen hiç mi siyaset bilmiyorsun. Adayını bir gün önce satman yanlış. Bunu bir gazeteciden istemen yanlış. Seçim kampanyasını benimle yapmış birinden istemen yanlış. Bu kadar yanlışı bir arada nasıl becerdin.

Bu yaptığın yanlış ile partiden kovulman gerekti ama hala oradasın. Ve tekrar tekrar adaysın.

3 - Adayının yüzü buzlandı, buzlayan ile kankalık yaptın.

Ben Kemal Bütüneri seçimden önce tanımaz bilmezdim. Sen aday gösterdin sayende tanıdık. Bafra Haberin sıkı takipçisiymiş. Geldi benle anlaştı, diğer arkadaşlar ile anlaşmadı. Buna alınan ve kızanlar oldu. Onlara da pabuç bırakmadı. Şükrü Neiş'in bir yakınının cenazesi vardı. Kemal Bütüner de cenazeye gitti ve ön saflarda yer aldı. Bizim basından biri o haberde Kemal Bütüner'in yüzünü bir suçlu gibi buzladı. Basın açısından kabul edilebilir bir şey değildi. Neyse orası onu buzlayanın konusu olsun. Sen o buzlama olayına hiç tepki göstermedin. Tamam biliyoruz. O haber sitesi sahibi ile o zamanlar aran çok iyiydi ama yine de kınamalıydın, bir tepki göstermeliydin. Senin partinin adayının yüzü bir suçlu gibi buzlandı sen kös kös oturdun.  

Bu olay da senin bir siyasi partinin ilçe başkanı olamayacağının bir göstergesi. 

4 - AKPnin propaganda aracı TOGG ile poz vermek. 

AKP, seçimde bütün silahlarını kullandı. Uçaklar, gemiler, bedava gazlar ve TOGG. AKP, TOGG'u seçim malzemesi yapmak için Bafra'ya getirdi. İnsanlarımız öküzün trene bakması gibi baktılar, poz verdiler. Sen ne yaptın? İçine binip poz verdin. Bir de gittin sanki mühendismişsin gibi “aracı inceledim” diye cevap verdin. Egzoz borusuna da baktın mı? 

Adamlar siyaseten Bafra'ya TOGG getiriyor ama sen siyaset oyunlarına geliyorsun. Ne oldu, Orhan Kırcalı ile Hamit Kılıç ile araca binince, poz verince başın göğe mi erdi. 

Birkaç başlık daha var ama bunlar yeterli. 

Sen CHP Başkanlığına hiç yakışmıyorsun. İyi bir insan olabilirsin ama CHP'nin temel değerlerinden de siyasetten de bi'habersin.

Kolay ve kullanışlı adamsın. 

Parayı basanı meclis üyesi yapıyorsun. 

Çevrendeki akrepleri dinleyip adayını satıyorsun.

Uyumlu olmak adına kurt siyasetçilerin oyununa geliyorsun.

Ben seçimden sonra partinin ileri gelenlerinin sana baskı yapıp el çektireceklerini, gençler dediklerinin masaya vurup bırak diyeceklerini sanmıştım. Ama öyle olmadı. Gençler de kendi sosyal statü menfaatlerinin peşinde. Gençlerin arkasındaki o sığ ve basit adamlar da kendi basit menfaatlerinin peşinde. 

CHP artık iktidarı yıkmak için sofraya herkesi oturtarak laikliği, hak ve özgürlükleri, demokrasiyi feda etmemeli. Bir kez daha yazıyorum, Bafra'da Samsun'da, yurdun her bir yanında akılcı, tutarlı politikalar üretmeli gerektiğinde sokağa dökülmeli, meydanlara çıkmalı. Yani eylem ve söylem üstünlüğünü ele geçirmeli. Bu da kaliteli insan gücü ile olur. Sıfat peşinde koşanlar ile değil. 

Ali İhsan Başaloğlu

17 Ağustos 

Bafranın haberi, bafra