Şemsiye

Bir cumartesi akşamüstü Bulvardan parka doğru yürüyordum. Loş kaldırım ışıkları altında daha ne kadar yürüyeceğimi bilmeden, yürümeyi sürdürüyordum öylesine. Hava o kadar da yağmurlu değildi aslında, şimdilik çiseliyordu. 
Yürümek için de ortam o kadar da güzel sayılmazdı ancak şemşiye mi evde unutmuştum. 
Aslında çok da umurumda değildi. Ne olur ne olmaz dedim. Yağmur böyle kalmaz artabilir düşüncesiyle şemşiye satın almaya karar verdim ve girdim bir dükkana. 
Masada oturan orta yaşlı abiyle tezgahta duran bayan çift gözüme ilişti. Vitrinde şemşiye görmemiştim fakat "Belki şemşiye vardır?" düşüncesiyle sordum;
"Pardon!" dedim. "Şemşiyeniz var mı?" 
Sanki hakaret içeren bir söz söylemişim gibi baktı kadın suratıma.
"Evet, şemsiyemiz var." dedi. "S"ye bastırarak.
"Görebilir miyim?" diye sordum tezgâhtaki kadına kibarca... 
Gerçi masada oturan erkek bu nahoş konuşmadan pek memnun kalmadı ama müdahalede bulunmadı ortamın gerildiğini anlamış olsa da. Kadın çantaların bulunduğu bölmenin arka tarafına doğru uzandı... Benim bulunduğum yere getirdi bir kaç şemşiye çeşidini;
Çokbilmişlik edasıyla, "Yalnız o şemşiye değil şemsiye!" dedi.
Çok sinirlenmiştim. Israrla bu konu üzerinde durması tuhafıma gitmişti. Bu yaştan sonra edebiyat dersi almayı gururuma yediremedim.
"Tamam uzatmayın bayan, anladık ama aaa!!!" dedim. 
Fakat yine inadına üzerime, üzerime geldi. Üstelik daha da ileri giderek;
"Kitap okumadın mı hiç? Okusaydın doğrusunu söylerdin" dedi aşağılayarak.
Daha fazla dayanamazdım. 
"Yeter be kadın, terbiyesizlik yapma" dedim ve kadının elinden asa şeklindeki siyah şemşiyeyi aldığım gibi tezgâhta oturan adamın boğazına doladım ve kendime doğru çektim. 
Adam ne olduğunu anlamadan çırpınıyor, kadın çığlıklar atarak yardım istiyordu.
"Sus şirret, ukala kadın!" dedim.
"Şurada bi şemşiye istedik, lafı ağzımıza tıkadın. Bir kelime yanlış söyledik diye beni kadına şiddet uyguluyor edasıyla 'Bafra Haber'e manşet yapmak zorunda bırakma otur oturduğun yerde" dedim.
Adam boğulmak üzereyken şemşiyeyi ensesinden çıkardım. Boğazını tutup öksürmeye, ensesini oğuşturmaya, peşinden hırıltılar çıkarmaya başladı. Hırsımı alamadım bu sefer şemşiyenin sapıyla kafasına vurdum. O kadar sinirlenmiştim ki, kadına baktıkça daha çok vurdum. Dükkanın içinde adam kaçıyor, ben kovalıyordum. Neyse uzatmayalım, çıkarken adama "insan biraz utanır be!" dedim. Elimdeki şemşiyeyi suratına fırlattım. Sonra bana ders veren şirret kadına dönüp:
"Kadın olduğuna dua et. Biz de kadına el kalkmaz. Senin yerine onu dövdüm. İyi mi oldu şimdi? Şimdi alın şemşiyenizi sizin olsun" dedim.
Yani demek istiyorum ki: Türkçenin her kelimesini doğru telaffuz ediyor, her cümleyi düzgün kuruyorsunuz da; bir tek Arapça kökenli şemsiye kelimesine mi takılıyorsunuz? Şom ağızlarınızla her kelimenin içine edin, yayın, esnetin, gevşetin, sakız çiğner gibi geveleyin. Biri şemşiye deyince " Ay ne biçim konuşuyor" " Ay çok iğrenç kelimeler söylüyor" Hadiyin oradan. Gösteriş yapmayın. O kadar diline sahip çıkıyorsan tutarlı olacaksın, her kelimenin düzgün kullanımı konusunda duyarlı olacaksın. Öyle facelerde, twitırlarda, instigramlarda bilmem nerede dili katledip ağzını yaya yaya konuşup, sonra bana "Şemşiye diil şemsiye" dersen o işte bir riyakarlık var. Neyse, daha milyon örnek var da yazı uzar gider...
Bizim tezgâhtar bayanda şemsiyenin yazılışına takmış, bilgiçlik taslıyor.
Uzatmayalım...
Sonra yağmura aldırmadan sırılsıklam olmuş şekilde evin yolunu tutuyorum.
Civatavni

  • BafraHaber Yorum
  • Şemsiye içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0