Meşakkatli bir çalışmanın sonunda Eğitim-Sen Halk Müziği Korosu beyni uyuşturan ışığın ve sıcağın altında sahne aldı.
Bizleri daha mutlu, (Aslında) daha bilinçli, daha kültürlü, daha duyarlı ve duygulu daha saygılı bir toplum haline getirmek için Bir buçuk saat boyunca hiç durmadan, ayakta türkü söylediler, bağlama çaldılar, ney üflediler…
Biz mi ne yaptık` Bize bu müzik ziyafetini hazırlayan sanatçı-emekçilere saygımızı, sevgimizi göstermek için Zamanında salona geldik, Koltuklarımıza oturduk, Huzurlu bir şekilde konserin başlamasını bekledik, Giriş konuşmasını dinledik, Başımızla, gözümüzle, zihnimizle onay verdik…
Ve konser başladı… Türkülerle mesaj aldık, alkışlarla mesaj gönderdik. Onlar orada ayakta o sıcağın ve ışığın altında türkü yakarken Biz loş bir ışık altında daha az sıcak ve rahat koltuklarımızda oturduk, Pürdikkat dinledik Sustuk, sustuk… Sadece türkünün sonunda alkışlarımızla konuştuk, Tebrik ettik, teşekkür ettik.
Onlar konseri hiç terk etmediler biz de etmedik Öyle ki, gerçekten gitmemiz gerekti ama yine de sabrettik ve gitmedik konserin sonunu bekledik.
Hele konserin sonunda o kadar alkışladık ki; Ellerimiz acıdı ama yine de alkışladık. Tek tek tebrik ettik, çiçekler verdik, fotoğraflar çekindik.
----------------------------------------------------------
Salonda bir uğultu… Konuşmacı 1 Mayıs Emekçi Bayramının önemi üzerine bazı hatırlatmalar yapıyor dinleyen yok.
Haftalardır o gün için çoluğundan çocuğundan çaldığı vakti bizim için harcayan, günlerce en güzeli sunmak için çabalayan sanatçıya ayıp değil mi` Dinlemeyi bilmiyoruz, Alkışlamayı bilmiyoruz, Takdir etmeyi bilmiyoruz. Tam bir saygısızlık hali… Samsun’a konsere, tiyatroya gidiyoruz... Neredeyse nefes almaya korkuyoruz. Herkes pür dikkat kesilmiş sahnedeki eseri dinliyor, izliyor Bafra’dan giden de aynı şekilde. Ama aynı kişiler Bafra’ya gelince lafazan kesiliyor. Hiç durmadan vıdı vıdı vıdı… Akşama kadar durmuş durmuş, konuşmaya susamış, Konserde salmış kendini koltuklara… Alkışlamayı dahi bilmiyoruz… Ne nerede alkışlanacağını biliyor ne de alkışlanmayacağını. Ne de doğru dürüst bir alkış anlayışımız var. Eşimiz, dostumuz, tanıdığımız çıkınca basıyoruz alkışı ötekine ise sanki bizden değil der gibi bir iki şak şak. Hepsi o kadar. Konseri izlerken Sunucu arkadaşın kalabalığı dolduranları bir azarlamasını çok istedim. Tam da ya da en az yukarıdaki yazdıklarım kadar. Sanat bizi eğlendirmek için değildir sadece… Türkü dinlerken dahi bir başkaldırı, bir mesaj, bir haykırış vardır.
Sanata, sanatçıya en azından emeğine saygın olacak. Onlar orada, ayakta, ışığın ve sıcağın altında seni mutlu etmeye çalışırken Sen de adam gibi oturacak, dinleyecek ve sadece alkışlarınla konuşacak, takdir ve tebrik edeceksin… Sanat bizi ilerletmek içindir, Dinlemeyi de öğretmelidir, Susmayı, zamanında gelmeyi, geç gelince girmemeyi, erken çıkmamayı. Sanata, sanatçıya hürmet göstermeyi en azında saygısızlık yapmamayı öğretmelidir.
Öyleyse; sanatçılar da cesaretle bu rolü almalı gerektiğinde -gereksizlerin salonu terk etmesini de göze alarak- konser başlamadan önce veya durum hasıl olduğunda konseri kesip uyarmayı bilmelidir.
Geçmiş yıllarda İstanbul’dan gelen tiyatrocuların saygısız seyircileri uyardığına hatta sanatınca azarladığına şahit olmuşsunuzdur. Ben şahit oldum. Cep telefonu çalan bir kişiye, “Aferin ne de güzel telefonun varmış, bak şimdi herkes duydu” diyerek uyarışı bugün gibi gözümün önünde.
Değerli sanatçı dostlarım, Lütfen toplulukları uyarın! Bu bir risk değil sorumluluktur. Kesin konseri! Susun! Ta ki, sizin neden sustuğunuzu anladıkları ana kadar. İnanın, bu yaptığınız ile sanatçıya yakışır en doğru uyarıyı vermiş, toplumsal faydayı sağlamış olacaksınız. Konseri layıkı ile dinleyen sanatseverleri yazımın dışında tutmaya gerek dahi görmüyorum. Eminim onlar da benim gibi düşünüyorlardır. Ali İhsan Başaloğlu Editör