“Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz” diyenlere inat yine o günlerde Asu Maralman`ın söylediği “Olur Olur Bal Gibi Olur” şarkısı yaşananları özetlemişti sanki önyargının ne kadar yanlış olduğunu ta o günlerde anlamıştım.
Bugün yine Bafra`dan yazacağım. 50 yıllık yaşamımın sadece 14 yılını geçirdiğim Bafra`daki anılarım 36 yılımı geçirdiğim Samsun`dan çok daha fazla yer tutuyor.
İlk arkadaşlıklar, ilk komşuluk ilişkileri, ilkokul yılları, ilk aşklar hep çocukluk döneminde yaşanıyor. Hafızanın en güçlü olduğu yıllarda yaşanan her şey, insan belleğine silinmemecesine kaydediliyor.
Çocuklar yaşam kavgasıyla henüz tanışmadığından, yalnızca günlük yaşanan olayları takip edebiliyor. Onlarla deneyim kazanıyorlar.
Komşuların camını kırmak, bir taş atıp arkadaşının başını yarmak, ağaçtan düşmek, oynanan oyunlarda yenmek ve yenilmek. Hep o yaşlarda yaşanıp öğreniliyor.
İleride sosyal insan olmanın yolu, çocukluk döneminden başlıyor. Yardım etmeyi, yalan söylememeyi, ders çalışmayı, özgüveni, hırsı, yaz tatillerinde de olsa çalışarak para kazanmayı, ilk siyasi eğilimi her zaman çocukluk yıllarında ediniriz.
Gözlem ve analiz yeteneği de bu dönemlerde ortaya çıkar. Sorumluluk verilmemiş çocuklar yaşamının sonraki dönemlerinde başarılı, istikrarlı ve sosyal insan olamazlar.
Uyumlu olmak, akıllı olmak, anlamak ve duyduğunu yorumlayıp kavrayabilmek de, olmazsa olmazlarıdır o dönemlerin.
Çocuk çevresinde olup biten her şeyden az veya çok etkilenmeli. Alması gereken ders varsa onu almalı aynı hataya bir daha düşmemeli. ..
Ben Bafra`da iyi bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirdim. Hala bugün gibi komşularımızı ve yaşadığımız acı tatlı olayları hatırlarım. Yaşamın kenarından değil tam ortasından geçtiğimi düşünürüm.
Traji-komik, mutlu, hüzünlü ve duygu dolu hatıralar o günlerden kalmadır. Çok sevdiğim ve ondan çok şey öğrendiğim babaannem, çok inançlı biriydi. Namazını kılar, orucunu tutar mevlit ve mukabeleleri hiç kaçırmazdı. Gittiği mukabelelerde, dini bilgisi çok yüksek, güzel sesiyle kuran okuyan mukabelelerde herkesin görmek istediği hanım hanımcık Nurşen Hafızı da tanımış çok sevmişti.
Nurşen Hafızı biz çocuklar da tanımıştık. Gerçekten güler yüzlü, sempatik biriydi. Oturdukları ev bize çok uzak sayılmazdı. Adından çok söz ettiren Nurşen Hafız henüz evlenmemişti.
Mahallemizde evlenmemiş bekâr bir abimiz vardı. İzzet Abi, Samsun-Bafra arasında Chevrolet marka arabasıyla yolcu taşıyordu. Çok içki içmesine rağmen hiç kimsenin ondan şikâyet ettiği söylenemezdi. Tek zararı kendineydi. Her akşam içer, yüzü içkinin yaptığı alerjiyle kıpkırmızı olurdu. Sohbeti çekilen insanlardan biriydi. Mahallenin tüm çocukları onu severdi. Kimseye bağırıp çağırmaz kavga etmezdi. Çocuklar bazen arabasına zarar verse de yalandan kızar gibi yapar onları hırpalamazdı.
O yıllarda tüm ülkemizde olduğu gibi evliliklerin çoğu çöpçatan denilen aracılar sayesinde yapılıyordu. Çöpçatanın birinin nereden aklına geldiyse, Nurşen Hafızla, mahallenin bıçkın şoförü ve sarhoşu, İzzet Abiyle evlendirmek gelmişti. Bu fikir kendine bir kaç yandaş bulmuş fısıltı gazetesi de her gün yeni baskısıyla yayın yapıyordu. Çoğu insan o günlerde pikaplarda çalınan ve çok sevilen “Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz” şarkısının nakaratı gibi bu iş olamaz dese de, gelen haberler öyle değildi.
Nurşen Hafız “beni ailemden isterse ben hayır demem” demişti. Doğrusu bu iş nasıl olacaktı Nurşen Hafız içki ve sigaraya başlamayacağına göre geriye tek yol kalıyordu.
Bu arada İzzet Abiden hiç ses çıkmıyor içki içmeye devam ediyordu. İş büyümüş Bafra`nın sesi soluğu kesilmişti. Güzel Nurşen Hafızın olumlu cevabını alan İzzet Abi “evet” demek zorunda kalmıştı belki de.
Kendisi de çok istiyordu... Aracılar aileleri buluşturmuş sözlenmişlerdi. Bazı komşular ne yapacaksın bu sarhoşla diye sorduğunda alınan cevap hep aynıydı: “merak etmeyin ben onu adam ederim.”
Nurşen Hafız, İzzet Abinin beyaz atı olmadığı için 1964 model chevroletine binerek gelin olmuş, herkese dediği gibi İzzet abiyi adam etmişti...
İzzet Abi içki içmeyi bırakmış, gününü ev, iş, cami arasında geçiren mutlu ve huzurlu bir insan olmuştu.
“Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz” diyenlere inat yine o günlerde Asu Maralman`ın söylediği “Olur Olur Bal Gibi Olur” şarkısı yaşananları özetlemişti sanki önyargının ne kadar yanlış olduğunu ta o günlerde anlamıştım. Öykümüzün sonuna geldik umarım okurken sıkılmamışsınızdır.
RECEP YILMAZ