Kimler sınıfı geçti kimler sınıfta kaldı

İnadına mı yazıyorum gerçekten her ayın 25’inde`

Hani bazen diyorum ya, inadına unutturmayacağız…

Düşündüm de…

Neden inadına yazayım ki…

Kime inat`

Suçlu veya suçlulara mı,

Görevini yerine getirmediler dediklerime mi,

Vefasızlara mı,

Duyarsızlara mı`

Düşündüm…

Önceleri hepsine yazmışım.

Katiline,

sebep olanına,

sebep olanın sebep olanına,

vefasız ve duyarsız Bafralıya,

İnsafsız kulüp yönetimine.

Ama artık bunlar için yazmıyorum.

Babamın resmi orada asılı iken gurur duyuyordum diyen Alican için,

Senden başkası bize sahip çıkmadı diyen Seval ve Leyla abla için yazıyorum.

Amacım acınızı depreştirmek değil. Ama biliyorum ki yazacağım en yumuşak yazı da sizi hüzünlendirecektir.

Salalım kendimizi hüznün kucağına.

Ağlamaksa ağlayalım, doya doya…

Susmaksa susalım.

Her yazı da bir şeylere işaret ediyorum.

Bu kez de bu acı olayda sınıfı geçenlere sınıfta kalanlara bir göz atalım.

Nasıl olmalıydı`

Ne oldu`

Hep sordum kendime,

Bu cinayet,

 güçlü ve özgür basını olan bir şehirde olsaydı, ne olurdu nasıl olurdu`

Bu cinayet,

 sivil toplum örgütleri çok ve faal olan bir şehirde olsaydı nasıl olurdu, ne olurdu`

Bu cinayet,

Cesur ve duyarlı insanların yaşadığı şehirde olsaydı nasıl olurdu, ne olurdu`

Bu cinayet,

Kültür seviyesi yüksek olan bir şehirde olsaydı, ne olurdu nasıl olurdu`

Bakalım neler olmuş neler olmalıymış`

MİLLETVEKİLLLERİ:

Cinayet saat 10.00 sularında geçekleşti.

Olayı duyan başta Bafra milletvekili Ahmet Yeni olmak üzere, Samsun milletvekilleri o gün Bafra’ya gelmeliydiler. 

Ankara vatandaş arabaları ile 6 saat vekil araçları ile 4 saat mesafede.

Arşivimize bir bakalım, kim ne zaman gelmiş, kim hiç gelmemiş.

Bafra’ya ilk gelen vekil Sayın Fatih Öztürk.

Olaydan tam 9 gün sonra 3 Nisan’da geldiler.

Cemal Yılmaz Demir.

Olaydan tam 10 gün sonra 4 Nisan’da geldiler.

Ahmet Yeni.

Olaydan tam 12 gün sonra 6 Nisan’da geldiler.

Arşivimizde başka bir vekilin Kulübe veya Bafra’ya geldiği görülmüyor.

Eminim kulübe fax veya telefon ile başsağlığı mesajında bulunmuşlardır.

Biz bilmiyoruz, duymadık. Zaten bu durumda kulüpte eminim onları kurtarmak için evet başsağlığı mesajı gönderdiler der.

Sayın Suat Kılıç, cenazeyi resmen gümbürtüye getirdi. Çünkü gelen vekillerden birkaç gün sonra Samsun’da idi.

Ne Bafra’ya geldi ne de basına bir demeç verdi`

Sanıyorum utandığındandır.

Çok duyarlı vs. diye söylenen Haluk Koç’tan da tık yok. Ne bir mesaj ne taziye.

Diğer vekillerde aynı şekilde.

Görüldüğü gibi bütün vekiller sınıfta kaldı.

Olay günü gelmelerini beklerdim.

En azından Bafra Milletvekili Ahmet Yeni’nin.

Olmadı.

Cenazeye beklerdim.

O da olmadı.

Ertesi gün beklerdim, o da olmadı.

Samsun bölgesi ve Bafra gazetelerine seçimlerde olduğu gibi tam sayfa kınama mesajı yayınlamalarını beklerdim, o da olmadı.

Olmadı vekilim olmadı.

Bu acı günümüzde yanımızda yoktunuz.

Sayın vekiller bu olayda resmen duvara tosladılar ve sınıfta kaldılar.

Partiden birinin veya cenazesi kalabalık olma ihtimali olan birinin cenaze töreninde görüşmek üzere.

Gelelim Valimize.

Sayın Vali, görevini yerine getirmiştir. Olay günü Samsun’da değildi. Ama cenaze törenine geldi ve sert ve acılı bir konuşma yaptılar.

Gelelim Bafra Kaymakamı Bekir Dınkırcı’ya.

İlk iki günü Valinin arkasında geçirdi. Elini suya sabuna değdirmedi.

Ama demeden geçemeyeceğim, Seval Hanım bana aynen şöyle dedi Sayın Kaymakamım: “Sizin kaymakamınız yok mu, insan bir aramaz mı, telefon ile başsağlığı dilemez mi, durumun nedir demez mi”

Ben elçiyim. Kendisi aynen böyle, dedi.

Vali gereğini yaptı diye bir kınama mesajı yayınlamadınız, aileleri telefon ile arayıp hallerini sormadınız. Bizden de size kırık bir not.

Bafra Belediye Başkanı Şükrü Neiş,

Olay günü ve cenaze günü üzüntüsü yüzünden okunuyordu.

En büyük korkusu bu olayı Bafralı birinin yapacağı idi.

Korktuğu başına geldi, olayı Bafralı yapmıştı. Cenaze töreninde ağlamaklı bir surat ile kimlerin yaptığını bile bile en ağır şekilde kınadı.

Ya sonra…

Sonrası hüsran.

İsmail Hocanın evine önce eşler gönderildi,

kendileri 12 gün sonra Ahmet Yeni ile İsmail Hocanın evine gittiler,

7 sinde okunan mevlide kulüpten iki kişi gitti. Onlar yoktu.

Neler olmalıydı`

Bence neler neler`

Ama ben böyle konuşunca,” sen çok duygusalsın, olur böyle şeyler, daha ne yapacaktık “diyor bazı koca kafalar, çok şey yapmışçasına…

Seval Hanımın evine ise yanlış hatırlamıyorsam 20 gün sonar gidildi.

Kulüp Başkanı Dursun Ali Bilgen de Belediye Başkanı ile aynı durumda.

Çünkü beraber hareket ediyorlar.

Aşağıda yazacaklarım iki başkan için geçerli,

Hep suçlayıp durmayalım.

İlk günlerde yüzlerindeki üzüntü ve şaşkınlık açıkça okunuyordu.

Olayın paniği ile yanlış veya eksik yapmış olabilirler.

Bende şimdi diyorum ki, “ ah şöyle yapsaydım vah böyle yapsaydım”

Başkanlar şaşkındı.

Çünkü bu kurşun onlara sıkılmıştı. Onlarda ev sahibiydiler.

Onlar da alıngandı.

Bizi aramadılar, taziyede bulunmadılar diyorlardı…

Haklıydılar.

Sırası gelmişken şu Hocaların parası konusunda yapılması gereken –yakışanı- yazayım beyler.

Hocaların evlerine yapılan ilk ziyarette, 31 Mayıs tarihi itibari ile tüm alacakları birer zarf içine konulur ve eşlerine bunlar sevgili hocalarımızın resmi alacakları. En kısa zamanda da gereken yapılacak denilirdi.

Bunu bile akıl edemediniz.

Bence size akıl verenlerde bir sorun var.

Ya yanlış akıllar veriyorlar ya da yok…

Şimdi gelelim Bafralıya. Biraz uzun oluyor ama en azından bunu okuyalım Hocalarımız için.

Bu cinayet,

 güçlü ve özgür basını olan bir şehirde olsaydı…

Gazeteleri iki gün sonra sus pus olmazdı. Televizyonlarında komedi filmi oynamazdı.

Gazeteleri ön sayfasını siyah basar,

Televizyonları ekran karartır,

Yazarları her gün olayı irdeleyen yazılar yazar,

TV’de,  cinayet ve sebepleri enine boyuna tartışılır,

Uzmanlarından görüşler alınırdı.

Ama hiçbiri olmadı.

Hepsi mum gibi söndü…

Bu cinayet,

 sivil toplum örgütleri çok ve faal olan bir şehirde olsaydı…

Haftalık çıkan gazeteler günlük gazete basarlardı çünkü Bafra’daki tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri olayı kınayan mesajlar yayınlatırlardı. Samsun gazeteleri de aynı şekilde kandil gazeteleri gibi sayfa sayfa kınama yayınlarlardı.

Sitemizde sadece iki sivil toplum örgütü kınama mesajı yayınladı.

Ama olmadı.

Klasik kişiler kınama ya da taziye mesajı yayınladılar.

Bu cinayet,

Cesur ve duyarlı insanların yaşadığı şehirde olsaydı…

Olay duyulduğu anda binlerce insan kulüp etrafında toplanırdı.

Cenaze günü ise on binlerce insan törene gelirdi.

İsmail ve Sedat Hocamızın cenaze törenlerindeki resimleri yayınlamadım, neden biliyor musunuz`

Bu cinayet bizi çok utandırdı ama cenazedeki insan azlığı daha da çok utandırdı.

Tam bir rezaletti.

İnsan ancak bu kadar duyarsız olabilir. Cinayet günü sayısı 100 ü geçmeyen insan sayısı.

Cenaze töreninde sayısı 1000 oldu mu acaba`

Belediye Başkanı elinde mikrofon “sen rahat uyu Sedat Hocam, Sen rahat uyu İsmail Hocam, binlerce insan şimdi burada ve binlerce insan daha yollarda geliyor” demişti ama hiç de öyle değildi.

Gelenlerin çoğu bürokrat, Samsunlu ve Ankaralıydı.

Seval Hanım şöyle dedi bana: “siz cenazenize dahi sahip çıkamadınız, bilseydim vermezdim Sedatımın cenazesini size, alır giderdim”.

İrkildim…

Diyecek bir şey yoktu.

Bafra’nın en acı günüydü…

Bafra’nın cenazesiydi…

Herkesin cenazem diyebileceği bir olaydı.

Ama öyle olmadı.

Cenaze töreni tam bir utançtı.

Ya mezarlıklar`

Arkadaşlar, Sedat Hocayı Samsun’a en fazla 10 araç ile getirdik.

Mezarının başında en fazla 30 Bafralı vardı.

Yarısı futbolcuları…

Biz bu kadar mı duyarsız bir şehiriz`

Bizi başka hangi olay bir araya getirecek`

Bizim ortak noktamız yok mu`

Ortak sevincimiz, ortak üzüntümüz`

Biz toplum olabilmiş miyiz yoksa kabile gibi mi yaşıyoruz…

Lazlar, Arnavutlar, Çerkezler, Kürtler…

Bafra için mega köy diyorlar ya…

Biz bir köy dahi değiliz.

Köylerde cenaze olunca iş güç bırakılır.

Herkes cenazeye gider,

Biz bir köy dahi olamamışız.

Bafralı neden cenazeye gelmedi`

Birileri dedi ki, korkudan.

Sanmıyorum.

Bafralı alışmışlıktan dolayı cenazeyi önemsemedi.

Bafralı alışıktı cinayetlere.

Bence Bafralı bilinçaltında şöyle dedi: “Bafra sporun Hocası öldürülmüş. Olayı falanca yapmış. Yazık, olmasa iyiydi. Ama olmuş. Allah Rahmet eylesin.”

Evet, Bafralı için olay bundan ibaretti.

Bildik bir olay.

İnsanlar doğar, ölür.

Bafralı tepki vermeyi bilmez.

Bafralı slogan atmayı bilmez.

Bafralı cesurca kınama mesaj yayınlamayı bilmez.

Bafralı olayı sosyolojik olarak incelemeyi,  altında yatan delikanlı-mafya kültürünü yazmayı bilmez.

Bafralı ahde vefayı bilmez.

Bafralı yardım yapmayı bilmez.

Bunları bilmeyen Bafralının vekilinden, başkanından ne beklersin ki`

Tavuk yumurtasından timsah çıkacak değil ya.

Ama Bafralı,

Cenazeye dahi gelmeyip, bu sayfalardan sallamayı bilir,

Eleştirmeyi dahi bilmeyip, üç beş kelimelik dağarcığı ile küfretmeyi bilir,

Silahtan zevk almayı bilir,

Mafyasından övünmeyi bilir,

Racon kesmeyi bilir,

Arabasının arkasına Bafralı yazmayı bilir…

Cinayetin ardından kim sınıfı geçti`

Herkes sınıfta mı kaldı`

Hayır.

Bafra Emniyet Müdürlüğü sınıfı geçti.

Cenazeleri toprağa verilmeden suçlular yakalandı ve kanun önüne çıkarıldı.

Başka zamanlar olsaydı, ya da başka bir amir olsaydı orada, bu olay oldubittiye gider, kimse de içeri alınmazdı.

Tek teşekkür Bafra Emniyetine…

Sık sık mahkeme durumunu soranlara.

Yardım ve yataklık yapan iki kişi serbest bırakıldı.

Cinayet işleyen Mustafa Şimşek, İstanbul’da hastanede müşahede altında tutuldu.

Deli raporu aldığı söyleniyor.

Dava henüz açılmadı.

Şimdilik bu kadar.

Cinayeti umursayanlar ve Bafra’nın geleceğini düşünenler için yazıldı.

Adam gibi adam olsaydık bugüne kadar yazdıklarım cinayetten sonraki bir hafta içinde yazılır, tartışılırdı. Ne yapalım biz de bir ayda yapılması gerekenleri  12’ye böldük. Her ay yazıyoruz.

  • BafraHaber Yorum
  • Kimler sınıfı geçti kimler sınıfta kaldı içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0