Bin Yıllık Tecribe ve İsrail

 Sevgili dostlar merhaba;
    Bin yıl diyorum, bu süre Müslüman Türk milletinin Anadolu coğrafyasına gelişinden beri geçen süredir. Aslında Türk milletinin devlet olma tecrübesi çok eskilere dayanmakla birlikte, Büyük Hun İmparatorluğunun kuruluşunu esas alırsak 2000 yıl öncesine kadar iner. Bu kadar köklü bir tarihe ve devlet tecrübesine sahip Türkiye Cumhuriyeti yaklaşık 1000 yıldır bu coğrafyada bağımsız olarak yaşamaktadır. Eminim ki sonsuza kadar da yaşayacaktır.
Ancak her dönemde Orta doğu ve Türkiye’miz üzerinde hesaplar yapılmakta, oyunlar oynanmaktadır. Son günlerde ülkemizin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir gelişme yaşanmaktadır. Terör belasından çok daha tehlikeli olan bu bela, İsrail’in Güneydoğu sınır bölgemize yerleşme çabasıdır. Hükümetimiz böyle bir hataya düşerse, telafisi mümkün olmayan bir sonuçla karşılaşırız ki çok ağır bedel ödemek zorunda kalabiliriz.
     Osmanlı’nın son dönemini de kapsayan geriye dönük 2 asırlık tarihi incelersek, Yahudilerin bu coğrafyada ne oyunlar tezgâhladıklarını görebiliriz. Bu süreçte Filistin’e nasıl yerleştikleri de halen hafızalarımızdadır. Tarihin tekerrür etmemesi için bunu tazelemekte fayda olduğu kanaatindeyim. Yahudiler 19. yüz yılın sonlarında Filistin topraklarından arazi satın alarak veya kiralayarak yerleşmek isterler. Bunun için yoğun bir lobi faaliyetine girişirler. Ulu Hakan 2. Abdülhamit Yahudilerin faaliyetlerini durdurur toprak satın almalarını engeller. Ulu Hakan’ın tahtan indirilişinden sonra faaliyetler yeniden hızlanır Osmanlı da bunları engelleyemez. Filistin’de 100’er dönümlük arazi alarak Kibbutzları (Musevilere  has bir çeşit tarım çiftliği) kuran Yahudiler kısa zamanda silahlı örgütlerini de oluşturarak Arapları bölgelerinden uzaklaştırdılar. Böylece İsrail devletinin temelin atmış oldular. Bu günkü Filistinli çocuklar dedelerinin yaptıkları hatanın bedelini en korkunç bir şekilde ödemekteler. Daha ne kadar kan dökecekleri meçhuldür.
     Tarih tekerrür etmesin diyoruz. Bu nedenle Güneydoğu sınırımızda mayın temizleme operasyonunu fırsat bilerek İsrailli şirketlerin oraya sokulması kıyametin başlangıcı olacaktır. Fırat ve Dicle havzasının Musevilerin ARZ-I MEVUD ideallerinin içinde olduğunu bilmeyen yok, öyleyse böyle bir tezgâha gelmek en hafif deyimle gafillik olur ki telafisi mümkün olmaz. Suriye sınırındaki mayınlı araziyi temizleyecek teknik donanım Türk şirketlerinde ve askeriyemizin elinde mevcuttur. Bunu tüm halkımız bilmektedir. Bu arazinin temizlenmesinin ekonomik boyutunu da hiç kimse bahane edemez. Biz o toprakları parayla satın almadık. Bu coğrafyayı yurt yapmak için bin yıldan beri tam 130 milyon Türk evladı can vermiştir. Dedelerimizin kanıyla sulayarak vatan yaptığı toprak parçalarını parayla satın alacak bir gücü tanımıyoruz. İsrail’in oyununa gelmeyeceğiz. Hiç paramız ve teknik malzememiz olmasa dahi 5 milyon Türk evladı Suriye sınırına gider hem o mayınları hem de kendilerini patlatarak bölgeyi mayınlardan temizler yine de Yahudileri oraya sokmaz. Bu millet Araplara benzemez, sayın yöneticilerimiz de bunu çok iyi bilirler. Bu nedenle başta sayın Başbakanımız olmak üzere, devletimizi yönetenlerin böyle bir hata yapacaklarını aklımızdan bile geçirmek istemiyoruz.
   Bin yıllık devlet tecrübesine sahip idarecilerimiz İsrail’in oyunun bozacaktır. Hükümetimizin bu konuda daha net ve kesin bir tavır içinde olmasını bekliyoruz.
    Sonuç: Ülkemizin geleceğini karartacak torunlarımızın bedduasını alacak bir hata yapmayalım. 

  • BafraHaber Yorum
  • Bin Yıllık Tecribe ve İsrail içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0