Bafra Tarihine Damgasını vuran Sinasoslular ve siyah havyar

Bafra tarihine damgasini vuran sinasoslular ve siyah havyar

Bafra’daki ihtişamlı konakların asıl sahiplerinin, havyar tüccarı Sinasoslular olduğunu bilir misiniz?

Evet, pek çoğumuz, ne Sinasosluları, ne nereden geldiklerini ne de şimdi nerede olduklarını bilmez.

 Osmanlı imparatorluğu Döneminde havyar üretiminin tek hâkimi olan Sinasoslular, yaklaşık 160 yıl önce Mersin Balığının (Bafra’da kolon balığı olarak bilinir) peşine düşerek Bafra’ya yerleştiler.

Bu işten inanılmaz paralar kazan Sinasoslular, Bafra’da inşa ettikleri lüks konaklarında ihtişam içinde yaşadılar ve Bafra’yı da zenginleştirdiler.

Avrupa pazarında kilosu 2 Bin 500 Euro civarında olan bu siyah altın, 1850’li yılların başlarından itibaren bir Karadeniz kasabası olan Bafra’ya da altın günler yaşatmıştı.

Peki bu Sinansoslular kimlerdi, nereden gelmişlerdi Bafra’ya?

Kapadokya Bölgesinde bulunan Sinasos, bugünkü Nevşehir’in ilçesi Ürgüp’e bağlı Mustafapaşa Beldesidir.

Çok çalışkan insanlara sahip bu kasaba halkının büyük kısmı Ortodoks Hıristiyanlardan oluşmaktaydı.

Sinasosluların, Karamanlı diye bilinen ve Farsçanın yoğun etkisinde kalmış, Türkçeyi konuşan, Türk ırkına mensup Ortodokslar mı yoksa Helen kökenli Rumlar mı oldukları yönünde tartışmalar vardır.

Her ne olursa olsun bu çalışkan ve kültür düzeyi çok yüksek topluluk, 13. yüzyıldan itibaren tüm Osmanlı İmparatorluğu’nun havyar ticaretini tekelinde tutmuş, kazandıkları çok miktarda parayla Sinasos’u cennete çevirmişlerdi.

Önceleri siyah havyarı Rusya’dan getirip işledikten sonra Osmanlının ve Avrupa’nın neredeyse tamamına pazarlayan tüccarlar, Bafra’da Mersin Balığı potansiyelinin yüksek olduğunu öğrenmekte gecikmeyerek, 1850’li yılların başlangıcından itibaren çoğu, Sinasos, Fertek ve Andaval kasabalarından Samsun ve Bafra’ya göç ettiler.

Yaklaşık 150 Kapadokyalı tüccar aileden Samsun’a gelenler Kadıköy Mahallesine, Bafra’ya gelenler ise bugünkü Asri Mezarlığın arkalarına düşen yere yerleşmişler, adını da Andaval Mahallesi koymuşlardı.

Diğerleri ise İshaklı ve Gazipaşa mahallelerine yerleşmişlerdi. Bafra’ya gelen Kapadokyalı Ortodoksların da, yerli Rumlarla, aynı dini paylaşmalarından ötürü Bafralılar onları da Rum olarak isimlendirmiştir.

Kapadokyalılar Kızılırmak Deltasına yakın yerlerde kurdukları çiftliklerde siyah havyardan başka, Bafra balık göllerindeki bir çeşit kefal balığından sarı havyar ve tuzlanmış balık da üretmeye başlamışlardı.

Ticareti gerçekten çok iyi biliyorlardı…

Kerestecilik, tütün alımı, bankacılık, sarraflık gibi alanlarda da ticari faaliyet yürüten Sinasoslular, kısa zamanda Bafra’nın çehresini değiştirerek, Bafra’nın, Avrupa’daki şehirleri aratmayan bir şehir olmasında büyük katkı sağladılar.

Eğitime büyük önem veren Sinasoslular, çocuklarına, eski Yunanca, Türkçe ve Fransızca eğitim yaptırıyorlardı.

Kapadokya kökenli Sinasoslulardan en tanınmış aileler ise Dilmitoğlu, Hacısava, Yelkencioğlu, Andavallıoğlu, Öksüzoğlu, Antonoğlu, aileleriydi.

Yazları sayfiye yeri olarak Alaçam’ı seçen Sinasoslular, orada da muhteşem konaklar yaptırdılar.

 Bafra’nın ticaretine damga vuran Sinasoslular, geldikleri yerin kültürünü de Bafra’ya taşıdılar.

Sinasoslular, pastırma, bez torbalara basılan sucuk, şıra, yine mevsiminde hazırlanan ve bozulmadan saklanabilen vişne şurubu, şarap üretimi, mahzenler, meyhane kültürü ve kar kuyuları yapımı gibi çok şeyi de Bafra’ya kazandırdılar.

Bugün Niğde’ye bağlı olan andaval [aktaş] ve Fertek, o zamanlarda da tam bir elma deposu olduğundan Bafra’ya da bu meyveyi getirmişler, salnamedeki kayıtlara göre de 33 adet elma ağırlıklı meyve bahçesini Bafra’ya kazandırmışlardır. Bunların en ünlüsü de has bahçedir. Bafra’da 1980’li yıllara kadar bolca yapılan elma sirkesi ve hoşafının kaynağının da Kapadokyalılara dayanması ihtimali kuvvetlidir.

Kapadokyalılar kazandıkları çok miktarda paranın bir kısmını sosyal faaliyetlere ayırmış tiyatro ve Sinema da onların zamanında Bafra’da yerini almıştır.

Ayrıca bugün Kızılırmak ilkokulunun olduğu yere 1200 kişinin aynı anda ibadet edebildiği aya Marine kilisesini de okullar ve papazın evi gibi müştemilatları ile birlikte yapmışlardı. Kilise Cumhuriyetin ilk yıllarında yıkılmış, müştemilatı ise durmaktadır.

Bafra artık onların zamanında Avrupalı bir şehirdir.

Yüzlerce evin bahçesini, sarmaşık güller, hanımeli ve onlarca rengârenk çiçeğin yanında, manolya ve palmiye ağaçları süslüyor, ihtişamı göz kamaştırıyordu.

Niğde ve Nevşehir’den gelen Kapadokyalılar bir rüyada gibiydiler ama rüyaları erken bitmişti. 1900’lü yılların başlarından itibaren hem Osmanlı, hem de onlar için zor günler başlamıştı.

Jöntürkler ırkçılık virüsünü yayarak ülkeyi ayakta tutmaya çalışıyor, Rumlar ise özellikle İngiltere destekli bir Pontus devleti kurmaya çalışıyorlardı.

19 Mayıs 1919 tarihinde ulusal kurtarıcımız ATATÜRK’ün Samsun’a çıkmasıyla onlar için çok daha zor günler başlamış, 1922 yılına gelindiğinde çoğu Yunanistan’a kaçmıştı, kalanlar ise 30 Ocak 1923’te Lozan’da imzalan halkların değişimi kararıyla Bafra’dan ayrılmak zorunda kalmıştı.

 Bir avuç Kapadokyalının başta havyar olmak üzere Bafra’ya ait diğer ürünlerle kısa zamanda neler yapılabildiğine ve Bafra’nın bugün neredeyse yeşil alanı hiç olmayan taş yığınlarına ve zar zor ayakta kalabilen ekonomisine bakıp da iç geçirmemek mümkün değil.

Kapadokyalılar gitmiş havyar Bafra’da öksüz kalmıştı. Rantı yüksek bu mesleği yerli girişimciler sürdürmüşse de İstanbul ve yurt dışı bağlantıları gibi lojistik destekleri yeterince sağlanamadığından, havyarcılık bir daha eski günlerine hiç dönemedi. Bu işin son temsilcilerinden biri de Bafralı Balıkçı Turan’dı.

Şimdilerde yeniden başlayan ve üniversitelerin su ürünleri fakültelerinin de el attığı meslek yeniden canlanabilecek mi bunu hep beraber göreceğiz.

Recep YILMAZ

  • BafraHaber Yorum
  • Bafra Tarihine Damgasını vuran Sinasoslular ve siyah havyar içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0