Yaşarken değer bilmek`

   Geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız sonsuzluğa yolcu ettiğimiz Mehmet Çemberoğlu hocamız ile ilgili kaleme aldığımız yazımızla ilgili gelen mailler ya da telefonlarda düşüncelerini belirten okurlarımız övgü içeren ilk cümlelerin ardından, “ama” ile devam ettiler konuşmalarına…
   Doğruları yazmışsınız ama…
   Oysa ölenin ardından methiyeler düzemek kolaycılığından öte değerlerdi ön plana çıkarmaya çalışmıştık.
   Kaldı ki,kim olursa olsun yaşarken adam yerine koymadıklarımızın,bilgisini,yeteneğini görmemezlikten gelip giyim kuşamıyla uğraştıklarımızın cenaze töreninde yaslı sözcükler seçer,yere göğe sığdıramama iki yüzlülüğüne sık sık rastlarız cennet ülkemizde.
   Örnek Prof.Dr.Necmettin Erbakan…
   Girdiği okulları hep birincilikle bitiren,hatta teknik üniversiteye sınavla 2.sınıftan başlayan, günün teknolojisine sahip Almanya’nın çok önemli bir üniversitesinde leopar tanklarında kullanılan motorların hem dizelde,hem benzinde çalışabilecek hale dönüştürülmesine ilişkin proje hazırlamak,Türkiye’de bütün parçaları ülkede üretilen  ilk motor fabrikasını kuran (halen o motorlar aynı patentle üretiliyor), beden eğitimi sınavını dahi yazılı yaptırabilecek kadar keskin bir zekaya sahip Erbakan’ı,özellikle siyasal yaşamında nasıl manşetlere taşındığını bilmeyenimiz var mı`
   Ya da siyasal birikiminden “tik”iyle uğraşılmadı mı Bülent Ecevit’in.
   Ya da Turgut Özal’ın,
   Ya da Mehmet Akif’ın,
   Ya da Necip Fazıl’ın,
   Y a da Nazım Hikmet’in…
   Bir çok kez köhne bir barakada açlıktan ölüme terk ettiğimiz bir değerin ardından best of’larını “büyük sanatçıydı” pişmanlığında ya da acizliğinde dinlemiyor muyuz`
   O zaman soru şu:
   Neye yarar`
   Düşüncelerini,dizelerini,yazılarını,heykellerini,resimlerini ürettiği her neyse benimseyin,yada benimsemeyin en azından insan olduğundan ötürü saygı gösterilmesi gerekmiyor mu`
   Yoğunlaşmış emeğin değerinin ayarında olmaktan söz ediyoruz. Bizim toplumsal yapımız binlerce yıldır yaşadığımız çelişkilerden dolayı kara mizah kültürüne çok yatkındır.
   Biz genelde kaybettiklerimizin sonradan farkına varırız. Çoğu kez düşüncelerimizi paylaşmadığımız için, söyleyeceklerimizi en başından söyleyemediğimiz için yara alırız derinlerde bir yerimizden. Hep sona yaklaştık mı korkarız bir şeylerimizi kaybetmekten.
   Kendi kendimizi sorgulamaya işte o zaman başlarız.
   İşin işten geçmesinin bir diğer adıdır pişmanlık.Telafisi mümkün olmayan bir iç çekiş bırakır ki ardında,her şeyin ilacı denilen zaman dahi silemez izlerini.
Artık değerlerimize sağlıklarında kadir bilirlik göstermenin zamanıdır diye düşünüyorum.
   Her değerimizi toprağa verdikten sonra fark etmiş gibi yapmaktan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi`
   Aksi takdirde Karısını öldürüp yeni yaptırdığı evin temeline gömen adamın “Evi benim üzerime yap dedi” itirafındaki içtensizliğine benzer olmaz mı pişmanlığımız.
  • BafraHaber Yorum
  • Yaşarken değer bilmek` içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0