Neyzen, tasavvuf ve hayvan sevgisi

Neyzen tasavvuf ve hayvan sevgisi
Sadece Neyzen Tevfik Kolaylının bir kaç dile ve kulağa hoş gelen halk dili ve küfrü ile yazılmış şiirlerinden çok ötelerde bir edebi ve tasavvufi yönü olduğunu da unutmamak gerekir. Hicvi yaparken ondaki asillik zamanın en büyük şairi olan Mehmet Akif Ersoy’u bile hayretlere düşürmüş ve kendisine saygı duymuştur. Bunun en güzel ispatı ise Mehmet Akif Ersoy’un Safahat kitabında da yer verdiği Neyzen’e hitaben yazdığı Derviş Ahmed şiirinde de görülmektedir.

Ney çalıştaki ustalığı kadar şiir ve edebiyattaki ustalığı da inkar edilmeyecek kadar büyük bir şairdir. Hilmi Yücebaş’ın kitabında yer verdiği kişilerin ve yazarların kendisi hakkında söyledikleri dikkatlice incelenirse insanın hayranlık göstermekten başka yapacak bir şeyi kalmıyor.

Neyzen Tevfik Kolaylı’nın hayatını bir serserilik gibi görmek yiyen içen eğlenen ve ney çalıp iki hiciv yapan birisi gibi görmek çok yanlış ve çok tehlikelidir. İlhan Bardakcı Beyin 22.3.1973 yılında Adalette yazdığı yazının sadece bir kısmında bu ne kadar güzel anlatılmaktadır.

“Bazı gençler seni taklit ediyormuş, duydum,
Pek fena çığır açtın, Neyzen
Serserilik denen mahbubu
Alamaz koynuna her boşta gezen..”
 
Yine Cumhuriyet gazetesinde 5.2.1956 günlü yazısında Hasan Ali Yücel Bey makalenin sonunda şöyle demiştir.

“Neyzen Tevfik evsizdi, Mozart mezarsızdır. Gönüllere girebildikten sonra bu türlü mahrumiyetlerden ne çıkar.”

Neyzen Tevfik Kolaylı istese idi anladığımız kadar zamanın en zenginlerinden olurdu. Onun insana bakış acısı ve paylaşma hatta elindekinin tamamını verme arzusu hep üstün gelmiştir. Hilmi Yücebaş hatıralarını yazarken bunu  da Rasim Us’un isteği ile yapmıştır. Hilmi Yücebaş aynen şöyle naklediyor. ”Hatıralarını yazmaya devam ediyordum yine hastanede yanına gittim üstat sert ve ters bir cevapla artık hatıra yok unutun dedi. Neye kızdığını sonradan anladım. Hastaneye o gün çırılçıplak fakir bir vatandaş gelmiş o da buna çok üzülmüş fakat parası da yokmuş hastane personelinden birisine izin alarak onu Rasim Us’a göndermiş ve acilen elli lira istemiş. Rasim Us da ‘tamam ben üstadı görürüm’ demiş. Para Neyzen’e gelmeyince o da fakiri giydirememiş buna çok kızmış.” Buradaki tevazu çok önemli kendinde hiçbir şey olmasa da başkalarını acıyabilen bir insan.
 
Sadrazam Talat Paşa bir gün Neyzen Tevfik’e devlet dairelerinden birinde kâtiplik önerir. Neyzen “katip olacağım da ne olacak” cevabına şaşıran Talat paşa Neyzen daha sonra Vekil, kimbilir Sadrazam bile olursun deyince neyzen peki daha sonra der.. Talat paşa zor durumda kalarak düşünür çünkü sonrası padişahlıktır. Cevap olarak sonrası “hiç” der. Neyzen o zaman “ben bu günde bir hiçim onca zahmete katlanmaya ne gerek var” diyerek Talat Paşayı hayretlere düşürür…
 
Hiçlik felsefesi tasavvuftaki son mertebedir.
İşte şahsen ben Neyzen’in hem hicvini, hem neyini hem meyini konuşurken edebi ve tasavvufi yönlerinin de incelenmesini arzu ediyorum…
 
Emekli Müftü araştırmacı Yazar değerli hocam Rahmi Serin beyefendi  “Bandırmalı Tatlıcı Ali Efendi” adlı eserinin 53’üncü sayfasında Ali efendi hazretleri ile Neyzen’in hatıralarına yer vermiştir…
Birisi zamanının mürşidi diğeri zamanının neyzeni, sarhoşu. fakat Ali Efendi, Mehmet Akif ve Neyzen Tevfik arasındaki bağ tasavvuftaki en yüce Aşk bağıdır.
 
Bursa İlahiyat Fakültesi Profesörlerinden Mustafa Kara beyefendi “İstiklalimizin Bülbülü Mehmet Akif Ersoy” adlı eserinin 33’üncü sayfasında Cennet Mekan Üsdat Mehmet Akif ile Bandırmalı Ali Efendi ve Neyzen Tevfik arasındaki dostluğa değiniyor.  34’ üncü sahifeye Ali Efendi ile Neyzen’in çekilmiş bir fotoğrafını koyuyor ve Neyzen’i ölümünde kendisini kabre Bandırmalı Ali efendinin indirdiğini yazıyor.
 
Peki Neyzen Tevfik Kolaylı insanları neyi ve içkiyi bu kadar çok sever şiirler yazar, hicivler yapar da hayvan sevgisinin ne hatta olduğunu bilen var mı?

Neyzen hayvanlara da insanlar gibi değer veren bir kişiliktir. Bunu uzun uzun anlatmayacağım sadece şu hatırası ve şiirini nakledeceğim.

Hastanede bulunduğu bir zamanlarda yanından ayırmadığı ve çok sevdiği “Mernuş” adını verdiği köpeğinin ölümü onu çok üzmüş ve hastanede cenaze töreni yaparak beyaz gömleğine sardığı köpeğini doktorlarında iştiraki ile defnetmiştir.

Bu engin ayrılık canıma yetti,
Başımdan aşıyor kederim Mernuş,
Bu yolda yazılmış fermanı kaza,
Bunu da gösterdi kaderim Mernuş..

Bağlanmıştım bütün kalbimle sana,
Şu fani cihanı okuttun bana..
Sen göçtükten sonra ben yana yana,
Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş..

Bu yolda cahilim, bildiğim kısa,
Sen girdin toprağa,ben girdim yasa,
Haklı haksız hatırını kırdımsa,
Affet günahımı Beşer’im Mernuş..
 
Ben Neyzenin her yönü ile araştırılmasını istiyorum. Tek taraflı görmek yanlış olur. 24 Temmuz 1937 günü yazılmış şu şiir bence benim anlatmak istediğim her şeye cevap veriyor kanısındayım...

GELDİM

Dudağında yangın varmış dediler,
Ta ezelden yayan koşarak geldim.
Alev yanaklarını sarmış dediler,
Sevda seli oldum, taşarak geldim.

Kapılmışam aşk uğruna bir kerre,
Katlanırım her cefaya, cevre
Uğraya uğraya devirden devre,
Bütün kainatı aşarak geldim

Yapmak, yıkmak sennin bu gamlı ömrü,
Ben gönlümü sana verdim götürü.
Sana meftün olduğumdan ötürü,
Sarhoş oldum Neyzen, çoşarak geldim..
 
Neyzen Tevfik Kolaylı’nın hayatını bazı belgeler ve fotoğraflar ile Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim dalı Öğretim Görevlisi değerli hocam Sultan Sarı hanımefendinin çalışmasını yapmış olduğu Yüksek Lisans tezinden de yararlanarak anlatmaya çalışacağız. Şimdilik hoşça kalın.
Saygılarımla…

İdris Anarat
10 Nisan 2015

  • BafraHaber Yorum
  • Neyzen, tasavvuf ve hayvan sevgisi içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0