Neyzen İstanbul Hapishaneleri Ve Batakhanelerinde

İstanbul Hapishaneleri Ve Batakhanelerinde
Neyzen Tevfik yazı dizimizin 6.sını hazırladığım bugünlerde Bafra Musıki Cemiyetimizin değerli yöneticileri tarafından düzenlenen  4. Uluslararası Neyzen Tevfik şiir şenliğinin başlangıcından sonuna kadar kendilerinin yanında bulundum. Şenlik hakkındaki görüşlerimi, olumlu eleştirilerimi daha sonradan hazırlayacağım bir sohbetimde dile getireceğim.
Gelecekte bu tür Kültürel faaliyetlerin içinde tüm Bafralıların olması dileğimizdir….
Evet dostlar Neyzen’in Beyoğlu sokaklarında 1933 yılında kaleme aldığı şu koşma ile söze başlayalım..
Ruhuma sunduğum mukaddes günah,
Kanımda ateşten bir şarap oldu.
Sevdanın şimşeği çakınca ,gönlüm
Nağmesi alevden bir rebab oldu.
Gökyüzü yıkıldı,yıldızlar söndü,
Güneş hiç doğmadı,ay geri döndü,
Kainat gayb oldu hiçe büründü,
Aşkından başkası hep harap oldu.
O hırçın hayalin ey sarhoş melek,
Serencam besteler bana gülerek,
Son gece verdiğin zehirli çicek,
Hicranlar şerheden bir kitap oldu.
Vefasız talihim bir kara kaya,
Yalvardım,söylettim bu sırrı naya
Varlığım yok oldu gün saya saya,
İçinden çıkılmaz bir hesap oldu…
Neyzen hayatının her demini son mısrada bahsettiği gibi içinden çıkılmaz bir yaşam olduğunu çok şiirlerine dile getirmiştir. Bu satırlarımızda kaleme alamadığımız hiciv ve küfürlü şiirlerinde açık secik ifadelerle anlatmıştır..
Neyzen Tevfik Mehmet Akif ile çok müstesna yerlerde beraber olur. Akif onun neyine müptela olduğu kadar sohbetlerine ve nüktelerinede aşıktır. Hatta bir ara Tevfikten kendisine ney üfleme sanatını öğretmesini istemesine rağmen başarılı olamamıştır.
 Acizane ben Neyzen Tevfik ile Mehmet Akif arasındaki  muhabetin , Mevlana ile Şems arasındaki Aşka benzetiyorum.  Mevlana ile Şems nasıl anlaşılmamış ise Akif ile Tevfik in beraberliği de anlaşılmayacak kadar yaşamları ayrı iki şahsiyetlerdir…
Tevfik artık yalnız ismi ile anılmaz olmuştur. İstanbul onu Neyzen Tevfik olarak tanımaya başlamıştır..
 
 Sirkeci’de  bulunan Paris Oteli civarındaki Güneş Kıraathanesi Neyzen’in devamlı uğradığı ve zevk aldığı bir yerdir. Buraya daha çok tıbbiyeli aydın öğrenciler  gelmektedirler. Bu yıllarda genç bir tıbbiyeli olan Mahzar Osman da Neyzen Tevfik’i ilk kez burada tanır. Bilindiği gibi  Neyzen’in hayatının çok bölümünde Mahzar Osman ismi sıkca geçmektedir.
Hicvi ve Şair Eşref’in şiirlerini çekinmeden her yerde okuması  peşine hafiye takılmasına neden olur. Bir gün yine Şehzadebaşı’nda Hacı Mustafa’nın çayhanesinde çilingir sofrası kurdurur. Bir yandan içer bir yandan ney üfler ve zaman zaman Şair Eşref’in İstibdada karşı şiirlerini okur. Kamil isimli bir hafiye kendisini devamlı takip etmektedir. O sırada ordan geçmekte olan zamanın zaptiye nazırı Ahmet Şefik Paşa’ya küfreder. Bu olaydan birkaç gün sonra tutuklanarak önce Hasan Paşa Karakolunda ifadesi alınır ve Zaptiye kapısına götürülür.
Kayıt işlemleri yapıldıktan sonra siyasi suçluların bulunduğu koğuşa konulur. İşte Neyzen bu güne kadar tanıdığı içkinin dışında Esrar ile tanışır. Hapishanede İzmir’den tanıdığı Hafız Mehmet bu koğuşun meydancı başıdır bu sayede esrar bulmakta ve içmekte hiç zorlanmaz..
Neyzen Tevfik onbeş yirmi gün arayla birkaç defa sorguya çekilir sonunda Zaptiye Nazırı Ahmet Şefik Paşa’nın huzuruna çıkartılır, Paşa onun bütün suçlarını kabul etmesi samimi tavrı karşısında gülerek serbest bırakır.
Hapisten dışarı çıkmıştır lakin peşine hafiyeler takılmıştır. Bunu bildiğinden o müstesna toplulukların bulunduğu yerlere gitmek istemez  bulunduğu meclislerde ki arkadaşlarına zararı olacağı düşüncesi ile o nadide toplumdan uzaklaşmak zorunda kalır. Artık tek dostu nerde ise Mehmet Akiftir..
Hapishanede tanıştığı Usturacı Ali bey ile beraber İstanbul’un ne kadar batakhaneleri var ise oralarda gezmeye vakit geçirmeye başlar..  Her türlü her çeşit insanla dost olur. Kendi tabiri ile ne kadar düşkün, serseri var ise neyzene eşlik eder batakhanelerin gülü olur..
Bir gece Beyoğlu’nun karanlık sokaklarında çok sarhoş bir şekilde gezerken yediği dayak  sonunda artık İstanbul’da yaşamanın tahamül edilmez bir durumda olduğuna kanaat getirmesine neden olur.
Çok dostunu kaybetmiş, jurnalcıların takibine alınmış olmasını duyan çok kişilerde Neyzenle görüşmekten çekinmeye başlamışlardır. Kendisini himayesine alan meclislerinde ney üfleten paşalar,sultanlar çekindiklerinden hepsi uzaklaşmak zorunda kalmışlardır..
Neyzen için tek çıkış yolu artık Mısır’a kaçmaktır..
Bazı yazarlarımız Mısır’a gitme nedenini Şair Eşref’in hasretine dayanamadığı için demesine rağmen Araştırmacı yazar değerli dostum kardeşim Sultan Sarı Hanımefendinin  yüksek lisans tezinde incelemelerinden anladığımız kadarı ile Mısır’a şair Eşref’ten önce gitmiştir.
Bu konuyu gelecek yazımızda Sultan Sarı Hanımefendinin belgeleri ile açıklamaya çalışacağım…
Şimdilik hoşçakalın…
İdris Anarat

  • BafraHaber Yorum
  • Neyzen İstanbul Hapishaneleri Ve Batakhanelerinde içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0