"Ben yaptım oldu"culuk bu memleketin temel sorunu! Yeri geldiğinde baskıcı ve dayatmacı kişi ve zihniyetleri eleştirenler hatta faşist diyenler maalesef işine geldiği gibi davranır, hatta kendisi faşist oluvermiş. 

Konumuz Kızılırmak Deltası! Bir grup kendini elit sanan ve aristokrat bir yapıda bölgede yaşayan insanlara üstten bakan bu zihniyet, kuşa gösterdiği sevgiyi, mandaya gösterdiği saygıyı maalesef bölge insanına göstermiyor. Kendisini “burayı biz keşfettik” zihniyetinde olanlar kendilerinden önce buraya az da olsa tüm dünyadan gelen yabancı ve yerli bilim adamlarını ve gözlemcileri yok sayar olmuş. “Deltayı koruyalım” diye yola çıkanlar 110 yıldır o deltayı koruyanları, bugünlere getirenleri kendi egoları ve elitist yapılarından dolayı yok sayıyor hatta muhatap bile almıyor. Alana kontrolsüzce turizm adına halkı yönlendirenler, yaban hayatının asfalttan kazındığını neden görmüyor. Bu zamana kadar, o bölgeye olmadığı kadar zarar veren o öve öve bitiremediğiniz asfalt yoldan gözleme(!), bazlama(!) yemeye gelenlerin araçları ile ezdiği yılanları, köstebekleri, kirpileri, kuşları neden görmüyorsunuz. Leyleklerin her yıl 1-2 yavrusunu yanına alıp göç ettiğini, diğer çelimsiz ve güçsüz yavrularını yola dayanamayacağı için yuvadan atarak ölüme terk ettiğini bilmeyen okumuş cahiller “bölge insanı leylekleri vuruyorlar, doğaya zarar veriyorlar” diyerek benim insanlarımı neden doğa düşmanı olarak gösteriliyor! Tabelalarda gördükleri kuşları göremeyenlerin "deltada kuş göremedik" lafından rahatsız olacak ki sırf kuşu halkın ayağına getirip görsün diye göletler mi yapar oldu! Bölgedeki alanlarını adını bile halka sormadan değiştirmeye kalkanlar, çevrecilik adına bilimsel bir yanı olmayan önerilerini yanlış ta olsa savunma moduna geçmişler. Yerel halkı işgalci gösterenler, yanlarına aldıkları kamu kurumları aracılığıyla halkın arazisine, ormanına hukuksuzca işgalci olduklarını görmeyecek kadar kör olmuşlar. Halkın parasını ödeyerek satın aldığı arazilerin daha davası bitmeden kamuyu arkasına alarak sanal olarak sahiplenenler, halkı yok edelim buralar bize kalsın diyerek ortada gezer olmuş. Yıkılan yazlıkların yerlerinin hiçbir zaman ormanlık alan olmadığını bilmeyen, uyduda gördüğü tüm karartıları koga, çalılık, dikenlik ve akasyaları orman gibi görmek isteyen, uydu haritalarını sadece kendisi görebiliyormuş gibi davranan okumuş cahiller yerel halkı “ormanları kesip yazlık yapmışsınız” yaftasını bile yapıştırır olmuş. 110 yıllık Geleriç Ormanı`nın adını değiştirim kibar olsun diye anlamsızca Galeriç diye adlandıranların o ormanların arasındaki arım denilen doğal boşlukları bile halkın keserek açtığını sanıyor. Binlerce yıllık Yörük Türkmen geleneğinden gelen misafirperver, doğa dostu, insancıl insanları onlarca yıl içerisinde nasıl radikalleştirmeyi başardınız hala anlamış değilim. O alanlar, o deniz, o ormanlar uyanık, paracı ve materyalist bir milletin elinde olsaydı, Artvin`den, Sinop`a kadar bugüne kadar olabildiğince doğal kalmış bir alanı şuan ne halde bulurdunuz acaba! O hor gördüğünüz köylü deyip muhatap bile almadığınız insanların o ormanlara zarar veriyor diye develerini sattıklarını biliyor musunuz? Başıboş hayvanlar ormana zarar vermesin diye orman alanlarının etrafını çevirdiklerini biliyor musunuz? İhtiyacından fazla ve genç ağaçları kesmenin ve kesilmiş ağaç satmanın o yörede ayıp olduğunu biliyor musunuz? Arazi satmanın, ormanı kesmenin, yiyeceğinden fazla kuş vurmanın, zevkine kuş avlamanın, yenilen kuşlar haricindekilere ateş etmenin ayıp olduğunu biliyor musunuz? Bu insanların, kuğulara asla ateş etmediğini, yasak dönemde avlananları ayıpladığını, kaçak avlananları anında şikayet ettiğini biliyor musunuz? Yöre insanının istese kendi evlerinin tamamını ormanda, deniz kenarında yeri olmasına rağmen doğayı korumak adına oraları sistematik olarak yerleşime açmadığının farkında değil misiniz! Ee! Yazlıklar ne olacak diyeceksiniz! Yazlıkların sadece bir bölgede olduğunu, o bölgenin ise o insanlar arasında belirli ailelerin sattığını, orman ve sahil alanlarına bakıldığında yazlık alanların devede kulak olduğunu görmüyor musunuz? Yıkılan yazlıkları beton yığını diye yıktıktan sonra alanın pisliğini halı altına süpürürcesine, gömelim kurtulalım fikri hangi doğa dostundan çıktı acaba?Betonu yığınlarını yıkıp, beton zeminli yol ve padoka beton zemini yapana ne demeliyiz acaba? Birileri samimiyet testi yapacaksa bu gerçekleri görecek ve bugün o alanda yapılan binicilik tesisinin, o Yörük çadırı görünümlü yakının ve ahşap evin alanlarının davası devam etse de halkın özel mülkiyetine tecavüz ile yapıldığını kabul etmesi gerek. Yörük çadırı demişken adet ve geleneklerimizi bile beğenmeyip saygısızca adlarını bile değiştiriyorsunuz. Binlerce yıllık;Kıl çadırımıza, Yörük çadırı!Geleriç'e, Galeriç!Balık Gölü Kanalı'na, Horhor Deresi!Sac böreğimize, bazlama! Yağlı böreğimize, katmer!Sac ekmeğimize, pıtıl diyorsunuz! Bari beğenmediğiniz o köylüyü sürün oralardan da siz yerleşin de millet kültür görsün! Yazacak ve konuşulacak o kadar çok konu var ama son olarak siz bu insanlara bir teşekkürü bile çok gördünüz. Siz bu insanları kutuplaşmaya ve radikalleşmeye ittiğiniz sürece, kuşa mandaya gösterdiğiniz saygıyı sevgiyi o doğa dostu insanlara göstermediğiniz sürece, yapacaklarınızın tamamı havada kalacaktır. Atakum`da, Taflan`da oturup evlerini, yazlıklarını sanki sulak alana yaptığını unutup gözünü köylünün 8-19 evine, atadan deden kalan ve para vererek tapusunu devletten aldıkları yerlere dikip işgalci olmakla itham ediyor. O insanlardan bir tebessümü ve selamı esirgeyenler, gülerken bile adaletli ön yargılı ve elitist davrananlar, o beğenmedikleri insanlar olmadan o bölgeyi nasıl dünya mirası ilan edip UNESCO`ya sokacaklar merak ediyorum. Son olarak binicilik tesisine döktüğünüz beton zeminin yanına yeni dikilen "çam ve palmiyeler" alana ve doğaya müthiş(!) yakışmış! Bölgenin hiçbirşeyi beğenilmediği gibi sanki doğal floradaki ağaçları da beğenilmemiş olacak ki tropikal iklim bitkilerini alana dikmişler! Haydi hayırlısı! Saygılarımla. ... Hüseyin KURT