Fotoğraflarla Yunanistan anıları

20 Mart 2016 tarihinde çıkmış olduğumuz yolculuk, büyük bir heyecanla başladı. İlk kez kara yolu ile bir ülkeye giriş yapacaktım. Biz daha çok Türkiye’ den mübadil olarak giden vatandaşlarımızın olduğu bölgeleri gezecektik. 
1.GÜN:  Selanik gezildi… Yol boyunca, güneş enerjisi panelleri, mezarlıklar, koyun keçi ağılları ve çobanlar gördük. Mezar anlayışı bizden farklı. Bir kişi kaza geçirerek ölmüşse, oraya onun adına  değişik ikonlar yerleştiriliyor. Modern bir şehir havası mevcut. Bina yapıları bizden çok farklı değil. Parklar çok temiz ve bakımlı. Her yerde, grafiti sanatı ile işlenmiş mükemmel çizimler mevcut. Grafiti sanatının bu kadar etkileyici ve anlatıcı olduğunu ilk kez burada gördüm. Bisiklet yolu ve bisiklet kiralama için özel mekanlar var. Siesta dedikleri dinlenme molası normalde biz Türklerin en yoğun çalıştığı saatler. Halkının sıcakkanlılığını sokağa gece gezmek için çıktığımızda daha iyi anlayabiliyoruz. Yol tarif ederken çok ince bir davranış sergiliyorlar. Tek üzüldüğüm nokta Atatürk’ ün doğduğu şehir Selanik’ te onun evinde ona ait çok şeyin bulunmaması. Sanki öylesine gibi… Gece hayatı çok hareketli… İnsanlar geceleri dışarıya akıyorlar. Bizde aralarına katıldık ve onlarla tanıştık. Bir de en çok dikkatimi çeken, her evin balkonunda asılı olan tv antenleri ve milli bayrakları oldu. Oysa ben hala ülkemizde bunun eksikliğini hissediyorum. Bir de balkonlardaki asılı çamaşırlar… 
2.GÜN:  Serbest kent gezisi, Drama ve köyleri, New  Bafra gezildi. Drama ve köyleri daha bakımlı, daha lüks, evler daha az katlı ve insanları daha samimiydi. Drama Köprüsü, simgesel olarak dar ve küçük bir köprü. Balkan Türklerimiz orada halay çektiler, öyle duygusal anlardı ki… New Bafra’ da kültür kaynaşması yaşandı. Gözyaşları birbirine karıştı. Karşılıklı şarkılar söylenerek eğlenildi ve hasret giderildi, hediyeler sunuldu, fotoğraflar çekildi. Öyle ki; kendimizi kendi topraklarımızdaki gibi samimi bir ortamda bulduk. Karşılıklı sözleşmelerle vedalaşarak, konaklama merkezimiz Kavala’ ya doğru yola çıktık. 
3.GÜN:  Kavala’ da kale ziyareti yaptık, ardından da Kavalalı Mehmet Paşa Cami ziyaret edildi. Kavala’ya gidip de ünlü Kavala kurabiyesi almadan ve tatmadan gelinir mi?  Tabii ki aldıkta, tattıkta… Oradan Kilkis’ e geçildi. Fotoğraf sergisi ve konser hazırlıkları yapıldı. Mükemmel bir ev sahipliği ve sergiye yoğun bir ilgi vardı. Belediyenin konser salonu çok kalabalıktı. İnsanlar konseri ayakta izlemeye bile razılardı. Ne kadar sanatsever insan olduklarını o zaman anladım. Onlar bizden daha anlayışlı ve zamanı doğru ayarlayan insanlardı. Çıkışta minik hediyelerimizle onlarla vedalaştık. Sanki bizim samimiyetimiz onları şaşırtmıştı. Birçoğu vedalaşırken, ülkemizde bıraktıklarından bahsettiler. Sarıldılar, bir daha sarıldılar. O an gözlerindeki özlemi görünce neler yaşamış olabileceklerini, arkalarında neleri bıraktıklarını, yüreklerinin nasıl bir acı ile yandığını hissettim.  Bizimle çat pat Türkçeleri ile duygularını paylaştılar. 
4.GÜN:  Dönüş yolculuğu başlamıştı. Sarışaban Köyünde panaromik şehir turu yapıldı. Daha sonra İskeçe’ ye geçildi. Öğrendim ki, İskeçe mübadele döneminde takas yapmayan  ve müftüsü olan tek  şehir. Sonrasında  Gümilcine’ de Çukurkahve’de kahve molası verip, camileri gezildi. Türkçe konuşanlarla sohbet edildi. İpsala Sınır Kapısı’na geldiğimizde akılda kalacak birçok anıyla geri geldiğimi anladım.  Kilise ziyaretleri de yaptık.  En çok dikkatimi çeken kiliselerin bizim camilerimizden daha bakımlı ve temiz olmasıydı. Her ülke yeni bir kültür, yeni bir yaşantı, yeni dostluklar demek.  Böyle bir kültür gezisi bence turistik bir geziden daha güzel ve daha kalıcıydı…

  • BafraHaber Yorum
  • Fotoğraflarla Yunanistan anıları içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0