Kan bağışı ve şehir planlaması…

Kan bağışı ve şehir planlaması…

Geçen hafta yerel basına şöyle bir haber yansıdı: Belediye, Cengiz Baygül’ün bağışıyla kurulan Kızılay Kan Merkezi’ni kapattı.

Bu haberin peşine Belediyeden bir açıklama bekledim, ancak Belediye henüz resmi bir açıklama yapmadı. On binlerce lira bağış ile kullanıma hazır hale getirilen bir mekânın, hiçbir gerekçe gösterilmeden kapatılması, bu durumun izahının da kamuoyuna yapılmaması son derece yanlış olmuştur. 

Belediyeler taşınmazlarını ihtiyaca göre kullanabilir, halkın önceliğine göre de taşınmaz planlanması yapabilir, ancak henüz bir buçuk yıl önce yapılan, bir yardım neticesinde kurulan hizmet tesisisin tek bir açıklama dahi yapılmadan boşaltılması kabul edilemez. Üstelik kan bağışı manasında ikame yeni bir binanın tahsis edilip edilmediğini dahi söylemeden bu tip bir idari işlemi tasarruf etmek Belediye adına büyük hatadır. ‘’Şeffaf Belediyecilik’’ söylemi ile yola çıkıp, örtülü uygulama Belediyeciliği inşa etmek ancak bu şekilde yapılabilir. 

Belediyelerin oluşturduğu en büyük rant kapısı taşınmaz spekülasyonu yapmaktır. Hangi bölgenin imara açılacağı, kamu binalarının nereye taşınacağı, hangi Belediye taşınmazlarının ihale ile satılacağı gibi belli kalemler üzerinden yandaşlara pek tabi sermaye aktarımı yapılabilir. Bunun önüne geçmenin en iyi yolu; Şehir Planları, Çevre Planları ve Nazım İmar Planları kapsamında düzenli olarak halkı bilgilendirmektir…

Belediyelerin kısa-orta-uzun vadeli taşınmaz ve yerleşim planlarını önceden duyurmaları, bu ilanlarına sadık kalmaları oluşacak bedava rantın önüne geçmek için en ciddi önlemdir.

Bugün şehrimizde; Hal yerleşkesinin yerine ne yapılacağı, Eski Mis Otel’in yerine ne geleceği, Hükümet Konağı taşındığında yerine ne konulacağı, eski Tekel binasına ne tür bir ruhsat ve izin verileceği başta olmak üzere, birçok başlığın resmi açıklamalarla netliğe kavuşturulmaması halkın aklında istifham oluşturmaktadır. 

Basit bir kan bağış alanını bile, doğru şekilde tasfiye edip, yeni yerine taşımayı beceremeyen bir Belediye’nin Bafra’nın kökleşmiş iskân, yerleşke ve arsa sorunlarına nasıl çözüm getireceği merak konusudur. 

Bir şehrin ihtiyacı olan; kamu binaları, ticari alanlar, konutlar, ibadet yerleri, spor alanları ve sosyal dinleti alanları gibi temel imar fonksiyonların Bafra ölçeğinde doğru planlanamadığı ise gün gibi ortadadır.

Şehir planlamasında, jeolojik ve jeoekonomik verilerin temel alınması gerekirken, siyasilerin kişisel hataları kentin gelişimine engel olmaktadır. Özellikle bu noktada teknik birkaç başlığa değinmem icap ediyor. 

90’lı yıllarda başlanan, ancak bitirilemeyen şehir hastanesi, bugün ilk düşünülen alanın tam tersi istikamete inşa edilmiştir. Bu kararın alınabilmesi için şehir mastır planının da değişmiş olması gerekirdi. Fakat sonraki uygulamalara baktığımızda, sadece hastane yerinin değiştiği, asıl planın ise değişmediği anlaşılıyor. Bunu nerden biliyoruz?

Yeni stat, yeni ilçe tarım, yeni hükümet konağı, yeni hal ve yeni otogar şehrin batı yakasına inşa edildi veya inşa edilmeye devam ediliyor, hatta düşünülen yeni otel bölgesi de havuzun hemen yanında. Yine OSB ve Sera OSB Batı hattına uzanıyor. Bu binaları ve alanları birlikte düşündüğümüzde eksik olan tek yapının aynı bölgeye yapılması gereken Şehir Hastanesi olduğunu görüyoruz. Demek ki, Bafra’nın geleceğini tasarlayan ilk akıl şehir hastanesi ile saydığımız tüm yapıları yeknesak şekilde şehrin batısına konumlandırmış, dolayısıyla şehrin de bu yöne doğru büyümesini arzu etmiş. Ancak bugün görüyoruz ki, Şehir Hastanesi anılan tüm bu yeni binaların aksi bir yakada arz-ı endam ediyor.

Ayrıca Şehir Hastanesinin inşasına yaptığım itirazı şu açıdan da desteklemek isterim. Kazandere bölgesi ve devamı jeolojik yapısı sebebiyle Bafra ile 19 Mayıs’ın bütünleşmesine engeldir. Bunun birkaç sebebi var;

Birincisi Karaköy harasının başladığı yerden 19 Mayıs’a kadar inşaat yapma şansınızın olmaması, 

İkincisi Bafra’nın çıkışından başlamak suretiyle yaklaşık 5 km’lik bir alanda yapılaşmaya müsait zeminin olmaması. 

O halde Bafra gerçek enerjisini şehrin batı yakasına vermelidir. Bunun sağlamasını aslında İkiztepe ören yerinden dahi yapabiliriz, M.Ö.’ki bir medeniyetin kendisini Batıya, ovaya, ırmağa ve denize yakın olan yere konumlandırması tesadüf olamaz.

Her ne kadar, bağışçı parasıyla yapılan kan bağışı binasını dahi öylesine bir kararla kapatan Belediye için oldukça üst perdeden bilgiler ve tespitler içeren bir yazı olsa da, görüşlerimi Baframızın okuyan ve düşünen bireyleri lehine bir beyanım olarak kabul ediniz.

Sağlıcakla kalın…

Av. Afşin HATİPOĞLU

23 Eylül 2019

[email protected]

  • BafraHaber Yorum
  • Kan bağışı ve şehir planlaması… içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0