Dönme Hasan

Donme hasan
Bafra’nın en yakın ve şirin köylerinden olan Ağıllar’da çocukluğumuzdaki yaz mevsimlerinin bir kısmını geçiriyorduk.
O zamanlar akrabalarımın neredeyse tamamına yakını köyde otururdu. Annem okullar kapandığında birkaç parça eşyayı denkler, babamın temin ettiği römorklu traktörle köye taşınırdık.
Köyde sürekli oturmadığımız için hiçbir zaman bir ineğimiz, kedimiz ve köpeğimiz olmadı. Taşındığımız günlerde meyvelerde yavaş yavaş olgunlaşmaya başlardı.
Olgunlaşma sırasına göre erik, dut, kiraz, elma gibi meyve ağaçlarına çıkar, karnımız doyana kadar da inmezdik.
Ağaçların sadece meyvesinden yararlanmaz, sağlam gördüğümüz ağaçlara salıncak kurar sallanırdık. Köyümüzdeki çocuklarla bazen kavga ettiğimiz olsa da iyi geçinir bildiğimiz tüm oyunları yorulana kadar oynardık.
Köyümüze ilgim sadece bunlarla sınırlı değildi. Çocukta olsam bazı şeyler çok ilgimi çeker, onları öğrenmek için çaba harcardım.
Öğrenemediklerim ise yıllar sonrada olsa hafızamdan silinmeyecek, kaldığım yerden devam edecektim.
Köyümüzde ilgimi çeken bir konu vardı…
Lakaplar;
Kapancolar, Toduklar, Faikler,Gadeşler, Anapalılar, Acemler ve benim en çok ilgimi çekende Dönme Hasan.
İşte bu lakap kafamı çok kurcalıyor, çocuk aklımla o lakaba bir anlam bulamıyor, kendime göre varsayımlar üretiyordum.
Acaba o adam bir yere gitti de oradan yıllar sonra döndüğü için mi, yoksa yolundan dönme hasan dedikleri için mi, bu lakabı ona vermişlerdi.
Çözemiyordum…
Çocuklar o yaşlarda bisküvi, lokum, şeker, gibi yenebilecek güzel şeyleri düşünürlerdi. Bende o zamanlar çocuktum ve merakımı erteleyebiliyordum.
Her yaz geldiğimiz köyümüzde, yaşadığımız şeyler aynı da olsa, büyüyor ve ertelediğim öğrenme merakım depreşiyordu.
Dönme Hasan isminin anlamını öğrenmeliydim.
Babaannem çok bilgili bir kadındı. Anlatmayı çok severdi. Güzel konuşur, güzel cümleler kurardı. Hafızası da inanılmayacak derecede kuvvetliydi.
Bu özelliğinin bana geçtiğini her zaman düşünmüşümdür. Babaannem sorduğum soruyu dikkatle dinlemiş ve anlatmaya başlamıştı.
Ben o ana kadar Bafra’da, Rumların ve Ermenilerin yaşadığını hiç duymamıştım.
Babaannem şehir kızıydı. Onlarla iç içe büyümüştü. Bu bana anlatacakları için işini kolaylaştırıyordu.
İyi bir öğrenci gibi dinlemeye başlamıştım. 1923-24’teki mübadeleden bahsediyordu.
Dilinin döndüğünce onların buralardan gönderildiğini bir değiş tokuş olayının yaşandığını anlatıyordu.

Rum komşuları bir daha dönmemek üzere gidiyorlardı. Rum komşularının iki oğlu ateşli hastalığa yakalanmış yolda ölmesin diye Türk komşularına emanet etmişlerdi.
Çocukları teslim alan aile onlara bakıp büyütmüş diğer çocuklardan hiç ayırmamışlar.
Ama onları da Müslüman olarak yetiştirmiş ve Türk isimleri vermişler.
Zamanla büyüyen çocuklar çok çalışkan, dürüst ve Müslüman olmalarına rağmen geçmişlerindeki Ortodoksluk yüzünden onlara dönme lakabını vermişler.
Bizim tanıdığımız Hasan amcaya bu yüzden Dönme Hasan, çocuklarına da Dönme Hasan’ın çocukları diyorlardı.
Haliyle yaşıtımız torunları da Dönme Hasan’ın torunlarıydı.
Hâlbuki ne görünüşleri, ne giysileri, ne de konuşmaları diğer köylülerden farklı değildi. Zaten onların arasında yetişmişlerdi.
Ben babaannemi dinledikten sonra o lakabı bir kez dahi kullanmadım. Biliyordum ki güle bin kez lale desen o yine güldür.
Rumca adını hiçbir zaman öğrenemediğim amca benim için gülden farksızdı. O Rum asıllı Anadolu çocuğuydu.
Yetiştiğim o dönemlerde kültür seviyesi çok yüksek olmadığından böyle lakapların insanları incitebileceğinin hesabı hiç yapılmazdı.
O iki kardeş şimdi yoklar. Sonraki yıllarda o lakabın sadece onlara değil daha onlarca aileye de verildiğini gördüm.  
Anlaşılan, Müslüman olmaları ve Türk adı taşımaları da kimseye yetmemişti. Yıllar yıllar sonra bu lakaplar kalksa da bu lakapları yaşadıkları sürece taşıyanlar artık aramızda yok.
Recep Yılmaz
  • BafraHaber Yorum
  • Dönme Hasan içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0