Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin

Bir yanginin kulunu yeniden yakip gectin

Şhapuase Irmağı, salına salına nazlı nazlı akıyor. Genç Kanbolat hayvanlarını ırmağın kenarındaki otlaklarda otlatıyordu...

Henüz 15 yaşındaydı,  aynı köyün güzel kızlarından Sine, her gün evlerinin su ihtiyacını karşılamak için yakınlardaki çeşmeye geliyor, uzaktan da olsa göz göze geliyorlardı.

Günler günleri, aylar ayları kovalamış, sonunda konuşmaya başlamışlar, sırılsıklam aşık olmuşlardı. Kafkasya Rusların baskısıyla zor günler yaşıyor aslen Dağıstanlı bir Avar Türkü olan İmam [şeyh] Şamil önderliğinde Çerkes Halkları Ruslara direnmeye çalışıyorlardı.

1859 yılına kadar amansızca verilen savaş, imam Şamil'in silah bırakmasıyla sona ermiş, Çerkesler için sürgün yılları 1864 yılında başlamıştı.

Bulabildikleri her tür kayıklarla Karadeniz’e açılıp yeni vatan arayışına gireceklerdi. Kafkasya, köy köy boşalıyor, çaresizlik ve ağlayan gözlerle binlerce yıllık vatan terk ediliyordu.

Kanbolat ve Sine, kayıklara binmeden önce birbirlerine karşı yemin vermişlerdi. Ya yeni vatanlarında evlenecek ya da ömürlerinin sonuna kadar bekar kalacaklardı.

Aileleri ayrı ayrı kayıklara binerek bir bilinmeze doğru yola çıkılmıştı. İlk kafileler Trabzon limanına inmiş ve çok iyi karşılanmışlardı. 

Trabzon halkı çok konukseverdi ama gelenlerin sonu gelmiyordu. Şehir halkı çok zor durumda kaldığından yeni gelecek olanlar istenmiyor ve limana sokulmuyordu.

Rota artık Samsun'a çevrilmiş, Çarşamba ilçesinin Çaltı Burnu'ndan karaya çıkmaya başlamışlardı. Yüz binlerce insan aç susuz yola çıkmış, günlerce süren yolculukta açlıktan ve hastalıktan binlerce insan ölmüş, Karadeniz’in soğuk sularına bırakılmıştı.

Çaltı Burnu’ndan karaya çıkanlar ise sıtma hastalığı ile boğuşuyor, kayıplar devam ediyordu. Kızılırmak ve Yeşilırmak boylarını takip ederek, Amasya, Tokat, Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş ve Gaziantep’e kadar tüm bölgelere yerleşmeye çalışıyorlardı.

Kanbolat'ın Ailesi Samsun’un Bafra ilçesine, Sine’nin ailesi ise Çarşamba'ya yerleşmişlerdi.

Aynı şehrin iki ilçesine yerleştiklerinden habersizlerdi. Yıllar sonra Samsun’daki mağazalardan birine düğün eksiği için gelen kalabalığın içindeki yaşlı adam, iyice yorulmuş, diğerlerine “siz gidip diğer eksikleri tamamlayın ben burada dinlenir sizi beklerim” demiş, işyeri sahibinin ısmarladığı kahveyi içmeye başlamıştı.

Az sonra mağazaya düğün eksiği görmeye gelen bir grup daha gelmiş kendi aralarında Çerkesçe konuşmaya başlamışlardı.

Kanbolat, konuşulan dile kulak kabartmış gelenlerinde hemşehrileri olduğunu anlamıştı.

Gelenlerin içindeki yaşlı kadını adeta gözü bir yerden ısırıyor merakını yenemiyordu. Selam vererek “siz de bizdensiniz” diyerek laf atmış kısa sürede sohbete başlamışlardı. Kader ağlarını örmüş iki sevgili tam 60 yıl sonra birbirlerini bulmuştu. 

işyeri sahibi de olan biteni öğrenmiş, ağlayanlar kervanına katılmış hiç kimseye sormadan tanıdığı bir imamı işyerine çağırmış, düğün eksiği için gelen iki aile kendi düğünlerini yapmadan önce mağazada kıyılan nikahla çok mutlu olmuşlardı.

İki sevgili yıllar sonrada olsa kavuşmuş son yıllarında da olsa mutluluğu yakalamışlardı. 

Hepinize iyi günler diliyorum yakın bir Çerkes ablamdan dinledim ve öykü halinde aktarmak istedim.

RECEP YILMAZ

  • BafraHaber Yorum
  • Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0