Bafra'da benim sinemalarım

Bafrada benim sinemalarim

İnsanın içinden hey gidi günler diyesi geliyor… Vakti zamanında ülkemizin en medeni ve saygın şehirlerinden biri olan Bafra, bulunduğu konumu fazlasıyla hak etmiş bir şehirdi.

Şehrin kalitesini artıranlar ise güzel giyimli insanların yanında, tiyatrolar, bahçeleri çiçek kokusundan geçilmeyen konaklar, her şeyin satıldığı düzenli işyerleri ve hem kışlığı hem yazlığı olan sinemalardı.

Bafra’da ilk sinemalar Cumhuriyet döneminden önce gayrimüslimler tarafından işletilmiş, Cumhuriyet döneminden sonraki ilk sinema ise şimdiki Kızılırmak ilkokulunun olduğu yerde bulunan Aya Marine kilisesinin binasıdır.

Kilise mübadeleden sonra sinemaya dönüştürülmüş ve daha sonraki yıllarda da adından sıkça söz ettirecek olan Kore gazisi Galip Kibaroğlu tarafından işletilmiştir.

Galip Bey aynı zamanda Samsun’un eski sinemalarından olan Zafer sinemasının da ortaklarındandır. Sinemacılığa gönül vermiş Türkiye’nin ender insanlarından biridir.

İlk işlettiği bu sinemada bazı kaynaklara göre 1200 bazılarına göre ise 1700 kişi oturarak film izleyebilirmiş. Bu devasa sinemanın ilk filmleri ise sessiz sinema döneminin en ünlülerinden Lorel ve Hardy’nin komedi filmleriydi.

 Makinistliğini ise kuaför Osman Abinin babası rahmetli İbrahim Efe yapmış ve sonraki kuşaklara da bu mesleği öğreterek makinistliğin duayeni olmuştur. Bu bina daha sonra yıkılmış yerine düğün salonu olarak da kullanılan spor salonu yapılmıştır.

İlk modern sinema ile Bafra’nın tanışması 1940’lı yılların başlarına rastlar. Galip Kibaroğlu, Cumhuriyet Meydanındaki arada bir zamanların Olimpiyat Bilardo salonunun olduğu  yerde yeni bir sinema inşa etti. Adı Yeni Sinemaydı. Yanındaki boş arazi de (Kibaroğlu Sİnemasının olduğu yer) Yeni Sinema’nın yazlık sinemasıydı. Daha sonra Yazlık sinemanın olduğu yere Kibaroğlu Sineması yapıldı. Yeni Sinema’dan boşalan yere de Olimpiyat Bilardo Salonu.

1976 yılında ise Bafra yeni bir sinema ile tanıştı. Bafra Belediye sineması. Bafra Belediye Sinemasının projesi Efsane Belediye Başkanı Ali Kale’ye aittir. Ancak projeyi gerçekleştirmek ve hizmete açmak zamanın Belediye Başkanı Duha Sertkaya’ya nasip olmuştur.

Duha Sertkaya’nın açılışta projeden ve hizmetlerinden dolayı Ali Kale’ye övgüler yağdırması kalabalık tarafından büyük alkış ve övgü aldı. 

 Siyah beyaz filmlerin oynadığı dönemin, en çok tutulan filmi ise Raj Kapor ve Nergisin başrolünü oynadığı Avare filmidir.

Film, yeni sinemada kapalı gişe 21 gün oynayarak bir rekora da imza attı. Sinemanın yan tarafı ise Yeni Bahçe yazlık sinemasıdır.

Çeşitli tarihlerde açılan yazlık sinemalar, o yıllardaki nüfusa bakıldığında oldukça fazladır. Renk renk boyanmış armut tip ampullerle aydınlatılan yazlık sinemaların diğerleri ise şunlardı:

Şimdiki PTT binasının olduğu yerde, arsası Çelebi ailesine ait, Yeni Bahçe (renk) sineması; Bahçeler yolunda, Renk Bahçe sineması; şimdiki belediye binasının arkasından parka giden yolda Kibaroğlu yazlık bahçe sineması; 27 Mayıs parkına giderken bir dönem Barış bilardo salonu da olan yerde yalnızca yabancı filmlerin oynatıldığı Zafer Bahçe sineması; Uzun Hamamın karşısından girilen sokakta bulunan (büyük) Yıldız Bahçe yazlık sineması ve şimdiki karnaval pastanesi yakınında bulunan Yeni Bahçe yazlık bahçe sinemalarıdır.

Akıllarda iz bırakan kapalı sinemalardan biri de Terme ve Samsun’un saygın iş adamlarından, film satıcılığı da yapan Mustafa Soğancı’ya ait, yeri PTT binasının karşısı olan kışlık sinemalardan büyük sinemadır.

Sinema önce Bafra’nın tanınmış ailelerinden Cimbilikler’e mensup Mehmet Ekmekçi’ye ardından da şekerciliğin duayenlerinden İsmail Cılboğlu’na satılarak Yıldız sineması ismini aldı.

 Kuşkusuz sinema denildiğinde ilk akla gelen, o dönemin insanlarında tatlı hatıralar bırakan Kibaroğlu kışlık sinemasıdır.

Yeni sinemanın hemen yanındaki arsaya 1958 yılında Galip Kibaroğlu tarafından ülkemizde İtalyan tarzında yapılmış ikinci sinema olan Kibaroğlu Sineması yapıldı.

Bu aslında yeni sinemanın devamı niteliğindedir. Yeni sinema haliyle kapatıldı. Sinema bir müsamere yapılırken 1961 yılının kışında büyük bir yangın geçirip tadilat görse de, insanlar sinemanın tutkunu olmuş, onsuz bir yaşamı asla düşünemez olmuşlardı.

Sinemada gündüz oynanan filmlere “Matine”, gece oynananlara ise “Suare” adı veriliyordu.

Sinemanın işleyişi insanları bugün şaşırtabilecek şekilde disiplinliydi. Gündüz sinemasına 8 yaşını doldurmamış çocuklar alınmıyordu. Gelen izleyicileri kontrol ederek alan Bafra’nın unutulmaz insanı Keçi Bekir yaşı tutmayan çocukları sinemaya almazdı.

Bir defasında benim yaşımın da tutmayacağından şüphelenip nüfus kâğıdımı istemişti. Ay farkıyla da olsa yaşım tutmadığı için o gün çok merak ettiğim sinemaya gidememiştim.

Bu olay sadece benim değil daha yüzlerce çocuğun başına da gelmişti. Bazı kadınlar çocuğunun yaşının uygun olduğuna dair tüm yeminleri etseler de lakabını fazlasıyla hak Eden Keçi Bekir o çocukları sinemanın kapısından geri çevirirdi.

Haliyle çocuğun ebeveyni de o filmden olurdu. Keçi Bekir’le birlikte giriş kapısında duranlardan biri de uzak doğulular gibi çekik gözlere sahip Japon lakaplı Cemal Merzifon’du.

O günlerin sinema seyircisi çok bilinçliydi. Güzel bir film geldiğinde biletlerini saatler öncesinden ve arka sıralardan alır, sinema saatini beklerdi.

Sinema salonu üç bölümden oluşuyordu. Büyük salon, onun arkasında aileler için yapılmış localar ve balkon katı. Balkon katı her zaman kadın seyircilere ayrılıyordu. Sinemanın en güzel ve olmazsa olmaz yerlerinden biri de, tosttan, sandviçe, pestilden şekerlemelere varana kadar onlarca çeşit yiyeceğin satıldığı kantindi.

Sinemanın büfesini Bafra’nın güzel insanlarından Kazım ve Kenan Cırıl kardeşler işletiyorlardı.. Büfelerinde sattıkları ve Bafralıların çok sevdiği leblebi ve yer fıstıklarını kendi evlerinde kavurup taptaze şekilde müşteriye sunuyorlardı.

Yine kantine bağlı olarak çalışan seyyar gazoz satıcıları vardı. Madeni bir kovanın içine, buz parçaları ve gazozlar saatler öncesinden konulur, oradan çıkarılarak elbise askısı gibi telden yapılmış sekiz adet gazoz alabilen metal çerçeveye konulan gazozlar salondan dışarı çıkmayan seyircilere satılırdı. Gazoz satıcıları genelde genç sayılabilecek çocuklar olurdu. Müşteri çekmek için gazoz açacağı şişelere tık tık tık diye vurulurdu. Orada satılan Topçunun Gazozu o kadar güzeldi ki bizim yaşlardaki insanların bu güzel tadı yıllarca arayıp bulabileceğini sanmıyorum.

O yıllarda sinemaya sıradan giysilerle de gidilmez, sanki bayram veya düğüne gidermiş gibi hazırlanılırdı. Film başladığında kimseden ses çıkmazdı.

Bafralının kovboy filmi dediği Western filmlerde çok tutulmuş, Türk sinemasının eski kuşaklarından Vahi Öz’ün filmleri de bir dönem çok iş yapmıştı.

Benim dönemimde ise kadınlardan Selda Alkor, Nebahat Çehre, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit Belgin Doruk ve Bafra halkının özellikle de Bafralı Roman kardeşlerimizin en vazgeçilmezi olan Türkan Şoray’ın filmleri gişe rekorları kırıyordu.

Genellikle tekelde çalışan Roman kadınlar Türk sinemasının sultanının filmlerinde hüngür hüngür ağlar diğer seyircilerinde ağlamasına neden olurdu.

Erkek oyunculardan ise en tutulanlar, Kartal Tibet, Ediz Hun, Efkan Efekan, Ayhan Işık, İzzet Günay gibi artistler ve macera, aşk filmlerinin o günlerdeki ustası Cüneyt Arkın’dı.

Önder Somer ve Erol Taş ise yerli filmlerin kötü adamlarıydı. Nuri Alço, Önder Somer’in çırağı bile olamazdı.

Önder Somer çok yakışıklı biriydi. Hep de kötü adamı oynar seyirci ondan nefret ederdi. Eğer seyirci filmin içine girebilse onu dayaktan bayıltabilir doğduğuna pişman edebilirdi.

Sinemada oynayacak olan filmlerin tanıtımı ise, afişlerin iki ayaklı tahta tabelalara yapıştırılıp uygun duvarlara yaslanmasıyla yapılırdı.

Çocuklarda dahil olmak üzere o afişlere kimse zarar vermezdi. Filmler şimdiki gibi küçücük CD’lere yüklenemediğinden kocaman çinko sandıklar içerisinde getirilirdi.

Şimdi ne o sinema kültürü, ne de o filmleri izleyen kültürlü insanlar var. Varsa da bugün ki boş kalabalığın içinde kaybolmuş vaziyetteler.

Bafra’daki sinemalar, tiyatro ve konser salonu olmadığı için sanatsal faaliyetlere de ev sahipliği yapardı. Oyuncu ve seyirci salonda adeta tek yumak oluyor, tek bir tartışma veya kırıcı bir durum yaşanmıyordu.

Şimdi o sinema salonlarının tamamı kapalı durumda. İnsanların bir dönem yaşam şekli olan, doğan çocuklarına aktris veya aktörlerin isimlerinin verildiği dönem kapanmış ve tarihin tozlu sayfaları arasında çoktan yerini almıştı.

Bana da bunları yazmak kalmış, ne yapalım bu kadarına da şükür. En azından o günleri ben ve benim kuşağım yaşadı. Siz şimdi dizi filmleri izlemeye devam edin. Hürrem bakalım bu hafta ne yapacak…

Bu yazıyı hazırlamamda bana yardımcı olan Kibaroğlu Sinemasının makinistlerinden Orhan Demir ağabeyime çok teşekkür ediyor sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.

Recep Yılmaz

  • BafraHaber Yorum
  • Bafra'da benim sinemalarım içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0