GÜNDEM

Türk Eğitim-sen'den Hükumet Ve Milli Eğitim'e Eleştiriler

 
 1368
Türk Eğitim-sen'den HükumetVe Milli Eğitim'e Eleştiriler - Türk Eğitim-Sen Bafra Temsilcisi İbrahim Akekmekçi, "Değerlendirmelerde AKP il ve ilçe teşkilatları ile bir sözde sendikanın ortaklaşa hazırladığı listelerin elde ele dolaştığı dile getirilmektedir."     dedi.
Bafra Haber

 |  - Türk Eğitim-Sen Bafra Temsilcisi İbrahim Akekmekçi, "Değerlendirmelerde AKP il ve ilçe teşkilatları ile bir sözde sendikanın ortaklaşa hazırladığı listelerin elde ele dolaştığı dile getirilmektedir."     dedi.

Türk Eğitim-Sen Bafra Temsilcisi İbrahim Akekmekçi, yeni eğitim-öğretim döneminin başlaması ile gönderdiği açıklamada, Hükümeti ve Milli Eğitim Müdürlerini eleştirdi.

 İbrahim Akekmekçi`nin açıklaması şöyle;

2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı 15 Eylül tarihinde başladı. Ancak ziller yine dertli çalmakta. Eğitim öğretim yılının daha başında Milli Eğitimde tam bir karmaşa yaşanıyor. Bu eğitim-öğretim yılındaki en büyük sıkıntı MEB Yasası ve ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği ile birlikte MEB`de hız kazanan kadrolaşma furyası oldu. Paralel yapılanmayı ortadan kaldıracağız diyerek yola çıkanlar MEB`de taş üstünde taş bırakmadı. Çıkarılan yasayla 4 yılını dolduran  76 bin yöneticinin görevlerine son verilerek bir süreç başlatıldı. Sözde paralel yapıdan şikâyet edenler, MEB`de kendi adaletsiz ve ahlak dışı paralel yapısını oluşturdu.      

Milli Eğitim Bakanlığı`nda 4 yılını tamamlayan 8 bin civarında okul müdürünün görevi hiçbir kriter olmaksızın, keyfi bir şekilde uzatılmadı. MEB`de kıyım öyle bir noktaya geldi ki; siyasi, ideolojik anlayışı iktidarla farklı olan, sendikal tercihini yandaş sendikadan yana kullanmayan, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri birer birer tasfiye edilmiştir. Bunun adı MEB`de yönetici soykırımıdır.

Değerlendirmelerde AKP il ve ilçe teşkilatları ile bir sözde sendikanın ortaklaşa hazırladığı listelerin elde ele dolaştığı dile getirilmektedir. Ne yazık ki puanlara ve değerlendirme sonuçlarına baktığımızda da bunu net olarak görebiliyoruz. Okul müdürlerinin başarıları, ödülleri, okulundaki öğrencilerin üniversiteye yerleşme oranları, mesai arkadaşları ile ilişkileri, akademik kariyeri, uluslararası düzeyde yayınlanan makalelerine göre puanlar verilmedi. MEB yetkililerinin verdiği puanlarda kriterler şunlardı: Yandaşlık, torpil, ahbap-çavuş ilişkisi. Sonuçta da müdür olarak görev süresi uzatılanların yüzde 81`inin malum sendikaya üye olduğu tespit edildi.

Okul müdürlerini görevinde vekâleten bulunan ilçe milli eğitim müdürleri, sadece 2-3 aydır görevde olan geçici il-ilçe milli eğitim şube müdürlerinin değerlendirmesi ne kadar adaletlidir? Bu insanların okul müdürlerinin çalışmaları, başarıları, bilgi ve tecrübeleri hakkında bilgi sahibi olmaları mümkün müdür? Bu kişiler okul müdürlerini bir kere bile görmediği gibi, okullarının önünden dahi geçmemiştir. İddia ediyoruz; ihtilal dönemlerinde, 28 Şubat`ta dahi böylesine bir tasfiye yapılmamıştı.

Puanlamalardaki ciddiyetsizlikleri de zaman zaman kamuoyuyla paylaşmıştık. Emekli olanlara, kurum değiştirenlere, vefat edenlere, şu anda müdür olmayanlara 75 ve üzerinde puan verildi, komisyon üyesi geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine puan verdi. Üstelik geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine 95-100 puan vermişler! Örneğin Bafra İlçe Milli Eğitim müdürüne hangi akademik çalışmayla ya da uluslar arası başarıyla kendisine 98,67 puan verdiğini sorunuz.

Yandaş-Sen`de bu süreci kendi lehine öyle bir kullandı ki, öyle ahlaksızlıklar yaptı ki; "Bana üye ol seni müdür yapacağım"   , "Bana üye olmazsan müdür olamazsın, görev süren uzatılmaz"    diyerek, şantajla çalışanları baskı altına aldı. Hormonlu büyüyen, iktidara sadakatle bağlı olan, çalışanları haklarını savunma söz konusu olduğunda süt dökmüş kediye dönen, maneviyat ve değer kavramlarını dilinden düşürmeyen ama uygulamaları ile değerleri ayaklar altına alanlar bir kez daha vicdanlarda mahkÃÆ'  »m olmuştur.

  Bugün bu ahlaksızlıklara imza atan sözde Milli Eğitim Müdürlerinin, Şube Müdürlerinin eğitime kalite getireceğini beklemek saf dillik olacaktır.Bu kadar usulsüzlüğe imza atabilen insanların başında olacağı MTSK,TEOG,AÖL,...vb. tüm sınavlara da şaibe ile bakılacaktır.

İlçemizde daha bir iki ay önce Anadolu Öğretmen Lisesini kapatıp dalavere ile Kız İmam Hatip Lisesine dönüştüren ve Allah adına büyük iş yaptıklarını lanse eden zatı muhteremlerin çocukları nerede okuyor bakınız. Hemen hepsinin çocuklarının İmam Hatip Lisesi dışındaki Anadolu Liselerinde okuduklarına şahit olacaksınız. Biz kimsenin eğitimini nerede aldığına değil riyakârlıklarına dikkat çekmek istiyoruz.

Rotasyon konusu MEB`in gündeminde uzun süredir vardı. Hatta rotasyon, 2011 yılında Antalya`da yapılan Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı`nda AKP Düzce Milletvekili Osman Çakır teklif etmiş; tüm karşı çıkışlarımıza, mücadelemize ve diğer sendikaların bize destek vermesine rağmen "Bulunduğu okulda kesintisiz 15 yıl görev yapmış öğretmenler o il veya ilçe içinde zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulacak"    şeklinde karar alınmıştı. Aradan geçen 3 yılın ardından rotasyon Torba Yasaya alındı ve TBMM Genel kurulunda kabul edildi. Öğretmenlere bu yıl, en geç önümüzdeki yıl rotasyon görünmektedir. Ancak bu rotasyonun il içi mi il dışı mı, süresinin ne olacağı yönetmelik ile düzenlenecektir. Şu anda kamuoyuna yansıyan bilgilere göre öğretmenlere rotasyon 2015 yılının Şubat ayına ertelendi.

Öğretmenlerimiz şu anda tedirgin bir bekleyiş içindedir. Türk Eğitim-Sen öğretmenleri göçe zorlayacak bir sistemi asla kabul etmemektedir. Hatırlarsanız okul müdürlerine yapılan rotasyona da şiddetle karşı çıkmıştık. Bugün gelinen noktada okul müdürlerine yapılan rotasyonun bir fayda sağlamadığı görülmüştür. Nitekim öğretmenlere yapılan rotasyonda fayda sağlamayacağı gibi daha büyük sıkıntılara neden olacaktır.

Rotasyona il içi de olsa, iller arası da olsa tamamen karşıyız. Rotasyon zorunlu bir öğretmen göçüdür, yüz binlerce öğretmenin yer değiştirmesi anlamına gelecektir. Düşünün ki 3 yıl, 5 yıl ya da 8 yıl bir okulda görev yapan bir öğretmen isteği dışında adeta başka bir okula sürgün edilecektir. Oysa o öğretmen okulun beynidir. Okulun işleyişini, yapısını çok iyi bilir, gerektiğinde sorunları idareye yansıtmadan çözebilir. Öğretmen kendisini o okula ait hisseder. Şimdi tüm öğretmenleri belli bir süre sonunda oradan oraya gönderdiğinizi düşünün, öğretmenin aidiyet duygusu olmayacaktır, öğretmenlerde kurum kültürü oluşmayacaktır. Ayrıca birinci kademe öğretmenlerinin durumu da rotasyonla yeni sıkıntılar çıkaracaktır. İlkokuldaki öğrencilerin sık sık öğretmen değiştiriyor olması pedagojik açıdan önemli tahribatlara neden olacaktır. Öğretmenin verimliliğini de rotasyonla sağlayamazsınız, aksine rotasyonla öğretmenlerin verimliliği düşecek, öğretmen işinden çok rotasyona, hangi okula gideceğine, o okulda tekrar nasıl bir düzen kuracağına yoğunlaşacaktır. Hele ki iller arası rotasyon tam bir facia olacaktır. Öğretmenlerin kurulu düzenleri olmayacak, öğretmenlerin eşleri, çocukları oradan oraya savrulacak, aile bütünlükleri bozulacaktır.  

Bilindiği gibi 40 bin öğretmen atamasının Ağustos ayında yapılması gerekiyordu. Ancak ilk atamanın Torba Yasa içine alınması ardından TBMM`nin tatile girmesi atama bekleyen öğretmenleri olumsuz yönde etkiledi. TBMM Genel Kurulu 8-9 Eylül tarihlerinde toplanarak Torba yasayı kabul etti, böylece öğretmenlerin bekleyişleri sona erdi. Ancak öğretmen atamaları ve öğretmenlerin görevlerine başlaması okulların açılmasına yetişmedi.

Ayrıca öğretmen atama sayısının artırılmasını da istemiştik. Ancak bu talebimiz şu ana kadar yerine getirilmedi. Oysa bugün sayıları 350 bini bulan öğretmen atanmak için yıllardır beklemektedir. Öğretmen açığı da Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı`nın açıklamalarına göre 126 bindir. Daha da ilginç olanı bu kadar çok öğretmen açığı varken öğretmenlerin 60 bine yakının ücretli olarak görev yapmasıdır. Şubat 2015 tarihi itibariyle bir ek öğretmen ataması mutlaka yapılmalıdır.

TEOG yerleştirmeleri ise aileleri ve öğrencileri isyan ettirdi. Milli Eğitim Bakanlığı`nın tercihlerine yerleşemeyen öğrencileri evlerinden uzak okullara, meslek liselerine ya da imam hatip liselerine kaydetmesi büyük tartışmalara yol açtı. Bazı öğrencilerin kayıtları evlerinden 80-100 km. ya da 150 km. uzaktaki okullara, bazılarının ise tercih etmediği halde meslek liselerine ya da imam hatip liselerine yapıldı. Bunun nedeni tüm genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesiyle akademik lise ihtiyacını karşılayacak okul kalmamasıydı. Tercihlerine yerleşemeyen ve mağdur olan 40 bin öğrenci otomatik olarak ya evlerinden uzak okullara ya da meslek liselerine ve imam hatip liselerine yönlendirildi. Öğrencilerin önünde ise sadece özel lise ya da açık lise seçenekleri kaldı. Özel okullara zaten maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarını göndermesi mümkün değildir. Açık lise eğitimini ise sendika olarak desteklemiyoruz ve sağlıklı bulmuyoruz. 

 Hükümetin sözde açılım politikası sayesinde bölücüler öylesine azdı ki, Güneydoğu'da anadilde eğitim için Bağlar, Cizre ve Yüksekova'da yasal olmayan bir şekilde Kürtçe eğitim verecek okullar açılıp, kayıtlar alınıyor. Bu; mesnetsiz, hainlik ve nefret kokan bu girişimdir.

 Alternatif sözde okullar açıp, buralarda Kürtçe eğitim verilecek olması ne demektir?

Bu ülkeyi yönetenler burunlarının dibinde neler olup bittiğinden bu kadar mı habersizdir?

Ey bu ülkeyi yönetenler; Güneydoğu`da Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin okullarına meydan okuyanlara, ana dilde eğitim diye yola çıkanlara, sözde alternatif model getirenlere karşı nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız? Tüm bu olan bitene göz mü yumacaksınız?

 Devletimizin bölücü yapıların okullarımızı değersizleştirme, kendi okullarını oluşturma gayretlerine, iki dilli bir devlet yaratma girişimlerine pirim vermeyeceğine inanıyoruz. Bu ülke bölücülerin istediği gibi at koşturacağı, kendi kanunlarını uygulayacağı, kendi okullarını oluşturacakları bir aşiret devleti değildir. Herkes Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uymak zorundadır.

 Bu eğitim-öğretim dönemine damga vuran en önemli konulardan birisi de devletin özel okullarda okuyan öğrencilere 3.500 TL`ye kadar teşvik verecek olmasıdır. Devletin okulları kan ağlarken, bazı sınıflarda 70 kişi eğitim-öğretim görürken, öğretmen açığı hala büyük bir sorun iken, laboratuarı, bilgisayarı, spor salonu olmayan okullar var iken, birleştirilmiş sınıf uygulaması devam eder iken, bazı okullar elektrik, su faturalarını ödeyemezken, yakıt olamadığı için kışın buz gibi sınıflarda ders işlenirken, kırık cam, masa, kapı için bile ödenek bulunamazken özel okullara verilen bu teşviki kabul etmemiz mümkün değildir. Bu teşvik, devlet okullarının cezalandırılmasına anlamına gelmektedir.

Öte yandan özel okula çocuğunu gönderecek ailelerin profili bellidir. Kimse, toplumu "dar gelirli ailelerin çocukları özel okullara gidecek"    masalıyla kandırmasın. Özel okulları fiyatları ağızlarını en az yıllık 10-15 bin TL`den açarken, dar gelirli aileler teşvik dışında kalan parayı nasıl karşılayacaktır? Dolayısıyla bu uygulama işçiye, memura, esnafa değil; zenginin cüzdanına katkı sağlayacaktır.

Özel okul öğrencilerine aktarılacak kaynak devlet okulları için, ataması yapılmayan öğretmenlerimiz için, gençlerimiz için kullanılabilirdi. Ancak iş yine siyasete dökülmüş, rant düzenine kaynak aktarılmış ve devlet okulları ikinci plana atılmıştır. 

 Öğretmenler ve diğer eğitim çalışanları 2014-2015 eğitim-öğretim yılını maddi zorluklarla karşılamaktadır. Bütçeler her geçen yıl biraz daha sarsılmaktadır. 2013 yılında yapılan rezil bir toplu sözleşme nedeniyle çalışanlar Temmuz ayında zamlı maaş alamamış; 2014 yılında sadece 123 TL, 2015 yılı için ise yüzde 3+3 zamla yetinmek zorunda kalmıştır.

 Ayrıca eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına verilmesini yıllardır talep ediyoruz. Hâkim ve savcılara zam yapılırken, eğitim çalışanlarının unutulması, yıllardır ortaya konulan haklı talebi ne yazık ki MEB, Maliye ve Hükümetin duymaması büyük bir haksızlıktır.

Türk öğretmenlerin maaşları dünyadaki meslektaşlarıyla kıyaslandığında da çok geridedir. OECD Bir Bakışta Eğitim Raporuna göre; Avrupa ve OECD ülkelerindeki öğretmenlerin üçte biri kadar ancak maaş alabilmektedir.

İl içi özür durumuna bağlı yer değiştirme talebinde bulunan ancak tercihlerine yerleşemeyen kişilere ilçe emrine atanma hakkı getirilmemiştir. Oysaki bazı illerde ilçeler arasında 150-250 km. mesafe bulunmaktadır. Türk Eğitim-Sen olarak hem il içi özürleri devam eden eğitim çalışanlarının hem de 2. iller arası yer değiştirmelerde eşlerden birinin yer değiştirebilmesi için ikinci kez il içi ve iller arası özür grubu yer değiştirmelerinin yapılmasını istiyoruz.

Şu an kamuda hatta kamu dışındaki alanlarda da herkesin yüreğinde bir korku var. İnsanlar 'İktidarı eleştirirsem, acaba başıma ne gelir!' endişesi yaşıyor bu ülkede. Hangi siyasi görüşten olursa olsun bu endişeyi yaşıyor. Böyle bir korkunun, insanların yüreğinde yer ettiği bir ülkede, iyi bir yönetimden bahsediyor almak, yargı bağımsızlığından, hukuktan, insan haklarından bahsedebilmek elbette mümkün değildir.

Hz. Ali, "Haksızlık karşısında susanlar, hakları ile birlikte şereflerini de kaybederler"    diyor. Biz şerefimizi kaybetmeyeceğiz; bu mücadelede sonu nereye varırsa varsın devam edeceğiz. 24 Eylül`de tüm eğitim çalışanlarını iş bırakma eylemine davet ediyoruz. Hukuk ve demokrasi içinde meşru haklarımızı kullanacağız.24 Eylül son değil, bir başlangıçtır. Kimse bizi yandaş olmaya zorlayamaz, inançlarımızla, inandıklarımızla son nefesimizi vereceğiz..

Bu minvalde yeni eğitim-öğretim yılının hayırlara vesile olmasını temenni eder; tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarımıza başarılar dileriz.

Bafranın haberi, bafra
  • BafraHaber Yorum
  • Türk Eğitim-sen'den Hükumet Ve Milli Eğitim'e Eleştiriler içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0