EDİTÖR

2 Kişiden 1`i Değil

 
 1057
2 Kişiden 1`i Değil - Ve Cumartesi benim gibi halkın ta kendisi olan, sokaklara dökülen Bafra`nın güzel çocuklarına selam ederim!
Bafra Haber

 |  - Ve Cumartesi benim gibi halkın ta kendisi olan, sokaklara dökülen Bafra`nın güzel çocuklarına selam ederim!

Bafra`nın sevilen simalarından birinin oğlu bugün Bafra Haber`i aradı ve "bir yazı yazdım, adımı yazmadan Bafra Haber`de yayımlar mısınız" dedi.
Babasının üzülmesini istemiyordu.
Mahlasım da "Son Barikat" olsun dedi.

Sana da selam olsun Bafra`nın güzel çocuğu Son Barikat.
Barikat son olsun ama senin gibiler son olmasın.
Editör

 

Son Barikat`ın yazısı...

Çarşamba sabahı bir avuç insan, şehri İstanbul`un son kalan yeşilini korumak için bir parka yerleşti. Direnişin simgesi olan kırmızı kıyafetli kadının biber gazına karşı duruşu sonrasında geçecek günlerin habercisiydi. Perşembe gecesinden itibaren de direnişe mesai saatlerinin el verdiği ölçüde katıldım...

Pazartesi sabahına kadar yok sayıldık...
Basın, siyaset kimse umursamadı.
Cumartesi gecesi bitik bir vaziyette eve gelip, bu siteye girdiğimde ise gözlerime inanamadım.

Bafra`nın güzel çocukları, belki de hiç görmedikleri bir yer için Gençlik Caddesi`ndeydi, azımsanmayacak bir kalabalıkla...

Son Barikat`tan o çocuklara selam olsun...  Haberin yorumları da ne yazık ki tam olarak beklediğim gibiydi.

O yorumları yazan teyzem, ablam, amcam, abim, arkadaşım;
Bana ayıracak biraz zamanın var mıdır?
Umarım vardır bir dinle beni...

Beni sokakta görsen muhtemelen elimi sıkarsın, belki de sarılırsın hiç olmadı; baş selamı veririz birbirimize öyle yürürüz yolumuza.

Seninle aynı yerde doğdum büyüdüm.
Bir dinle bir kulak ver, şu an aynı şeyleri düşünmüyoruz, beni dinledikten sonra da düşünmeyeceksin muhtemelen ama bir dinle bakalım neydi bu insanların derdi...

Biz onlara göre 2 kişiden 1`iydik, diğer 1`imiz de onlara göre avuçlarının içindeydi...
Biz üveydik, avuçtaki öz.
Onlar öyle zannediyordu.
Başlangıçta da öyleydi.
Peki, biz 2 kişiden üvey olan değil de, 4 kişiden 1`i olarak üvey olsaydık, sokağa çıkmaya hakkımız yok muydu?
O zaman bize dayatılan her şeyi kabul mü etmeliydik?
Sinmek zorunda mıydık?
Haydi, bir düşün hemşehrim.

Çok şey üst üste geldi.
Kaç çocuğa sahip olacağıma müdahale etmeye kalkıldı,
günahı sevabı bana ait sahip olmak istemediğime de karışıldı.
Kendi halkı demokrasiye doymamışken,
Kuzey Afrika`nın demokrasiye aç,
diktayla zehirlenmiş halklarına
demokrasi götürürken kıskandım misal ben.
İçeceğim alkole karışıldı,
az içersin olur biter dedi üzerine vazifeymişçesine.
Sermaye sahibinden korkmasa
kola içme miden delinir de denirdi, nedense diyemedi...
Halkına zulmeden ex Esat, yeni Esed`in karşısında durulurken
Reyhanlı`da onlarca canı kaybettik,
bize duyurulmadı,
öyle ki gerçek rakamları hiçbir zaman öğrenemeyeceğimizi fark ettik.
Her itiraz etmeye kalktığımızda başımıza fırıncı küreği gibi sandıktan çıkan sonuç vuruldu!
"Azınlıksın, sus" dendi...

Cuma sabahı çadırlarında uyuyan, anayasal olarak hiçbir suçları olmayan insanlar biber gazına uyandılar.
Onlar alınlarına konacak buse beklemiyorlardı belki ama böylesini hiç beklemiyorlardı.
Mesaiye başlayan İstanbul halkı, bu mezalim karşısında önce şaşkınlığa düşüyor, sonrasında öfkeleniyorlardı.
Aynı dakikalarda münferit yerlerde; birbirlerinden habersiz insanlar farkında olmadan örgütlenmeye başlıyorlardı.

Zalimin karşısındaydık.
Zalimin neler yaptığını görüyorduk, ama sadece biz görüyorduk.
Basın bu defa 3 maymunu bile oynamıyordu.
Cuma günü mesai her birimiz için çok zor geçti.
Kazandığımız parayı Allah umarım o gün helal kılmıştır, dakikaları sayar olduk.
Gideceğimiz yere uzak diyebileceğimiz, geride kalan yıllarda yürüyerek hiç gitmediğimiz bir yolu yürüdük beraber...
Pek çoğumuzun sıfır eylem tecrübesi vardı, netten öğrendiklerine göre de limon ve hasta maskesi almışlardı sadece..
Benim de zaten reflü illetinden dolayı cebimden düşmeyen Talcidim vardı, ha bir de on binlerin taşıdığından ne büyük ne de küçük yüreklerimiz...
Hepimiz Bafra`nın çocuklarıydık... Bazımız öz be öz, bazımız eş durumundan. Ve hepimiz partizanlık nedir bilmez apolitik gençlerdik.

Defalarca kez biber gazı yedik.
Hiçbir şey yapmamıştık sadece yürüyorduk, diğer on binler gibi.
Gaz gelince ufaktan çekiliyor, etkisi geçince tekrar ilerliyorduk.
Bir anda kıyamet koptuk, sular-boyalar, ses bombaları, biber gazları, sert bir çekilişle uzaklaştık.
Bir işhanına girdik, güvenlikçi abi buyur etti, su limon elden gelirse, esirgemedi.

Arada çıkıp slogan atıyor, tehlikeyi görünce tekrar sığınıyorduk.
30 kişiydik takribi, 3 zalim tarafından basıldık.
O zehir atan tüfek hepimiz alın hizasını dolaştı, göz teması kurmadan dışarı çıktık...
Anacağıyla gelmiş bir delikanlı neden dedi sadece,
itilip kakılmasına engel olmaya çalışan anacağı araya girerken kendisinin de darp edileceğini düşünmemişti,
öyle ya o bir anaydı. Çocuk kandırır gibi oralı değilmişçesine vücutlarımızı araya sokup uzaklaştırdık anayla oğlu o 3`lüden...
Devlete olan büyük hayal kırıklıklarıyla...

Esnaf, halk görülmemiş bir dayanışma içindeydi.
Birçoğumuz, bir daha asla adım atamayacağı 5 yıldızlı otellerde geçirdi o günü.
Tehlike geçince çıkıyorduk, ne yaparlarsa yapsınlar direneceğimizi söylüyorduk;
zalime karşı susmayacağımızı,
hayatımıza müdahale ettirmeyeceğimizi söylüyorduk.
Gece 1 gibi, düğmeye basılmışçasına durdular.
Akşamüstünde gitmek isteyip gidemediğimiz yere gece 1`de gidiyorduk elimizi kolumuzu sallaya sallaya...
Sonunda meydandaydık, olan biteni izlerken, 3-5 kişi bizden pek hoşlanmadı, ya tipimizi beğenmedi ya da çok daha kötü bir şey oldu.
Arkadaşları dinlenirken, 45 °`lik açıyla kullanılması gereken silahlar 90 ° olarak üzerimize sıkıldı, tüm ülkede binlerce kez yapıldığı gibi...

Bu defa yürümüyor, koşuyorduk, elimi tutan sevdiğimin gözünde korkuyu görünce, "yürüdük neler yaptılar, koştuk diye asarlar alimallah koş" diye bağırıp sürükledim.

Geliyorlardı, kendimi oradan geçen bir arabanın önüne attım, dayanışma dedim ya, ben atmasam da duracaktı.
O hengâmede bile koşan insanlar birbirlerine çarptıklarında affedersin diyorlardı, işte o insanlardan biri yine affedersin deyip onları almamızı rica etti, elbette aldık.

Beşiktaş`a kadar beraber gittik, Anadolu Yakası`na geçsek yine beraber gidecektik. Diğer arkadaşlarımızın da gelişiyle Beşiktaş düğün dernek oluverdi...

Sonraki gün yine Beşiktaş`ta toplandık. Semtin yaramaz çocuklarıyla beraber, hiç lüzumu yokken peşimize takılan ana muhalefet partisinin sloganlarını bastıra bastıra, yine yürüdük...

 Jübilesini yapmak üzere olan stat önündeki köftecinin dumanını biber gazı zannedip duraksadık... Yürüdük, ilk defa birbirini çok sevdiğine emin olduğum on binlerce kişilik bir kalabalık arasındaydım,

İstanbul`da hiç olmadığı kadar rahat ve huzurlu yürüyordum.
Polis o gün çekilmedi, karşısında gördüğü 10 binler karşısında itile itile meydanı boşaltmak zorunda kaldı.
Gözlerimiz yaşlı boğazlarımız zehir dolu, ama yüreklerimiz daha da kocamandı...

Semtin yaramaz çocukları polis abilerini çok kızdırmışlardı.
Rusların Kars`a girdiğinde yapmadıkları, o gece Beşiktaş`ta gerçekleşti.
Hedef alınarak dağıtma amacıyla kullanılan biber gazıyla vurulan çocukları gördük.

Evlerin 1. ve giriş katlarına fırlatılan jopları, edilen küfürleri, camların kırılıp hanelerin zehir dolmalarına şahit olduk. Sinir krizleri geçirdik bu mezalim karşısında, suçsuzduk, suçlulara dahi anayasal olarak yapılamayacak muamele görüyorduk. Baba dediğimiz devlet, o gece bize çok başka davrandı.

Kilometreler öteden, sosyal medyaya uzak anne babalarımız dertsiz tasasız uyurken,
biz gözü çıkmış, beyin travması geçirmiş arkadaşlarımıza, insanlara üzülüp isyan ediyorduk.
Ve o şerefli medyaya anne babamızın rahat uyumasını sağladığı için şükranlarımızı sunup kulakların çınlatıyorduk onların.

Her gün benzer şeyleri yaşadık. Bunları yaşarken hiç tanımadığımız insanlardan, çoğu tanıdığımızdan görmediğimiz yardımları faydaları gördük.

Adres sorduğunda surat asacak esnaf, parasını istesen cebinden çıkartacak gibi davrandı bizlere. Direnişin ön saflarında duramayacak teyzeler, ablalar arkalarda durarak pansuman, direnişin en popüler içeceği talcidli su, gaz maskesi tedarik etti.

Evinden çıkamayan teyzeler, "bırakın çocuklarımı" diye feryad ederek aş kabına kepçesiyle vurarak inletti Beşiktaş`ı.
Bütün Beşiktaş bizimleydi, Türkiye`nin önemli bir kısmı habersizce uykusundaydı. Evlatlarınıza, arkadaşlarınıza çok kötü şeyler reva görüldü canım hemşehrim.

Dalga dalga tüm ülkeye yayıldı. Diş macunu artık tüpünden çıkmıştı. Ve Pazartesi sabahı ne olduysa, para baronlarının televizyonları ve gazeteleri, ama eksik ama yanlış milyonlardan bahsetti...

Ama bazımız çoktan ölmüş, bazımızın gözü çıkmış, kulağı kolu bacağı kopmuştu çoktan. Ve hepimiz fazlasıyla kırgındık.

Canım ablam, teyzem, amcam, abim, arkadaşım...
Canım hemşehrim, bu kadar satırı okurken, şu yazı bitse de altına "marjinal gruplar"dan, "araba otobüs devirenlerden", "polise taş atanlardan" bahsedeyim diye iç geçirdin mi?

İstiyorsan sen bahset yine de, bir dinle önce...
Hayatlarında eylem görmeyen, işinde gücünde, sadece dersinde, ekmek parası peşinde veya çocuğuna hatta torununa bakmaktan başka gayesi olmayan insanlardan bahsediyorum sana.

Hayatımda yayayken bile kırmızıda geçmemiş biri olarak, ben direnişte kâğıttan uçak bile atmadım misal...

Birkaç milyon kişinin yaptığı gibi... Ama polis çekildiğinde her şeyin nasıl durulduğuna da şahit olduğumdan, halkımın yaşadığı mezalimi gördüğümden polislere de az kızmadım hani.

Senin gözüne sokulan hareketler yüz binde 1 bile diyemeyeceğim insanlar tarafından yapıldı. Ne yapabilirdik canım hemşehrim söyle bana?

2 kişiden öz olan 1`i olan diğer yarımı sokağa benim üzerime dökülecekmiş, öyle tehdit edildim. Benim üzerime dökülecek misin a benim diğer yanım söylesene?

Ben Mustafa Kemal`in askeri değilim,
ben Kemalist değilim,
ben ülkücü değilim,
ben muhafazakâr değilim,
canım hemşehrim alta yorum girmek için çok iyi sakladın o kelimeleri biliyorum da,
ben komünist değilim,
sosyalist de değilim,
ateist de değilim.
Ben bireyim ve diğerleriyle beraber olmaktan büyük keyif alan bir bireyim.

Ben 2 kişiden 1`i değilim, ben çok daha fazlasıyım hemşehrim, o 1`in tamamıyım, ben Halkım!

Bunda sonrası mı?
Kim iktidar olur; derdimiz o değil, tek derdimiz iktidar kim olursa olsun halkın çoğunluğunu değil, halkın haklılığını dinlemesidir.

Ve Cumartesi benim gibi halkın ta kendisi olan, sokaklara dökülen Bafra`nın güzel çocuklarına selam ederim!

Bafranın haberi, bafra
  • BafraHaber Yorum
  • 2 Kişiden 1`i Değil içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0